Gündeme dair stratejik-taktik anlamları bir yana, meclis boykotu niye bu kadar çekici ve tatmin edici bir tavır oldu? Bizim gibi bloka destek veren insanların açısından bunun sebepleri Altan Tan’ın deyişiyle “çok açık, net” olabilir, ama dışarıdan bakanlar, siyaseti “pek takip edemeyenler” boykota şaşırıyor, bambaşka bir manzara görüyor, belki rahatsız oluyor, endişeleniyor, hatta korkuyor… Herhangi bir “devrimci tutum” için bu kalıp geçerli aslında:
Monthly Archives: Haziran 2011
Varlık ve mevcudiyet
Şu meseleyi netleştirelim..
Maddi ve manevi varlık. Bunlara sırayla mevcudiyet ve varlık diyeceğim. Mevcudiyet şeylerin fiziki varlığı, kuvvet uygulayan bir cisim/nesne olarak dışsal dünyevi varlığı oluyor. Varlık ise şeyleri yaşamsal kılan duygusal, içsel bağları, daha naif, ilkel bir varlık biçimini ifade ediyor.
Bir varmış bir yokmuş
Bazen dolu olursun ama yazacak bir şey olmaz. Anlatılamayan bir bilgi vardır, sadece var olmaktan ibaret bir varlık. Bilginin yokluğundan oluşan bir bilgi, nesnesi olmayan bir konum, yer. Doldurulması ancak bir eylemle mümkün olan, gözlemci kalarak, “ben sadece durup düşünüyorum” diyerek üzerine tek bir söz söylenemeyecek bir şey. Konuştuğunda dilinden dökülenler bir itirafa da benzeyebilir, bir isteğe, dileğe, ya da bir karara da benzeyebilir. Ama ne olursa olsun, konuşmaya başladığın andan itibaren, o şeyi geri plana itersin, üstüne koydukların, içine doldurduklarınla algılanmaz hale getirirsin. Yalnızca sessizlikte, sözün yokluğunda var olabilen saf bir varlık, apaçık bir yokluğun oluşturduğu varlık. Neyin yokluğu olduğu bilinmeyen, ama “var” olduğu kesin olan, inatçı bir yokluk.
Anonymous: Üçüncü şehrin kurucuları
Anonymous’un IRC’sinden dolaşarak ulaştığım eğitici bir yazı, “pursuance” diye bir kavram ile açıklıyor Anonymous’u oluşturan sosyal-teknik yapıyı, kulllanılan araçları, işin doğasını.
Anonymous’un ürettiği sayfaların oluşturduğu “coğrafyayı” dolaştıkça (“sörf” yaptıkça!) şunu fark ediyorum: Anonymous, İnternet’in başlangıcındaki karmaşık yapısına bilinçli bir geri dönüş gibi… Hikayeyi baştan alırsak:
Filed under makale
Yara
Haz, yaraları kaşıyarak üretilir. Yaralar tamamen iyileşirse, yani ihtiyaçlar tamamen karşılanırsa haz da ortadan kalkar. İnsanın varoluşu, yaşamını sürdürme savaşı, ekmeğini ve onurunu koruma dürtüleri, yeri geldiğinde ele geçirme, ezme ve yok etme dürtüleri, temeldeki kapatılmayan bir yarayı, çözülmeyen bir “sorunu”, “meseleyi” işaret eder.
Para akışı, yaşam tarzı
Bize hiç sorulmadan belirlenen vergilerle istendiği gibi düzenlenen aylıklarımızın bize ait olmadığını çoktandır düşünüyordum. Biz sadece parayı ileten bir aracıyız. Harcamadığımız kısmını da bankaya iletmiş oluyoruz zaten.
İlişki, geçmiş, gelecek, kültür, ideoloji
Bir yaratık. Bir yaratığın dünyayla hangi kalıcı bağları olabilir, su içip havayı solumaktan başka? Ne kadar yüceltsen de içinden gelen bağlılık en ilkel bulduğun, aşağıladığın bağlılığa indirgenemez, dönüştürülemez midir? Karşındaki insan da en nihayetinde duyularla ulaşarak hayatında yer açtığın bir nesne değil mi? O yeri açmayabilirsin de. Ya da istedikçe başka yerler açabilirsin veya kapatabilirsin. Açtığın her “yer”, kendini bağladığın olanaklar demek. Kapattıkların ise artık senin için kıymeti olmayan ya da umudu kestiğin olanaklar.