Monthly Archives: Mart 2020

Koronavirüs Krizi — Işık Barış Fidaner

İnsanın düşünen bir hayvan olduğu birçok kez söylenmiştir. Düşünmek ve konuşmak, dil kullanmak (bazen de bilinçdışı yoluyla dilin insanı kullanması) insanın ayrıcalığıdır.

Düşünme ve dilin oluşturduğu simgesel düzenin temel işlevi, yetkilenmedir. O halde şöyle de demeliyiz: İnsan yetkilenen hayvandır. Tüm hayvanların ortak özelliği, bir canlı olarak beden sahibi ya da o bedenin kendisi olmaktır, bedenlenmedir. Birçok hayvan için bu, o bedeni bir yerden başka bir yere taşıyarak hareket edebilmek demektir. İnsanda bulunan simgesel düzen, bedenlenmenin üzerine yetkilenmeyi ekler [1]. Hem hareket ederek bir yerlere erişme yetkisi, hem de konuşarak bir şeyleri söyleme yetkisi, buna dahildir.

Okumaya devam et

10 Yorum

Filed under şey

Psikanalist Marguerite Derrida koronavirüsten öldü

Çekya doğumlu Fransız psikanalist Marguerite Aucouturier, Covid19 ile mücadele ettikten sonra 21 Mart’ta Rothschild Vakfı’nın Paris’teki emekli evinde 87 yaşında öldü.

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri

Kabul ve Reddin Dört Derecesi — Işık Barış Fidaner

Lacan simgesel düzeni şöyle tanımlar: Bir imleyen özneyi başka bir imleyen için temsil eder. Ben bunu şöyle ifade ediyorum: Bir yetki bir iradeyi bir sistem için temsil eder [1]. Dördüncü terim objet a’dır, ona da beden diyorum. Bu dört terime dayanarak, kabul ve reddin dört derecesini tanımlayacağım, sıfırdan başlayarak:

Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under şey

Virüse Yiğitlik Yapan Devrimciler — Işık Barış Fidaner

Türkçe’de “Soğuğa yiğitlik olmaz” diye bir atasözü (ya da anasözü) var. Bu sözü genelleştirerek “Doğa’ya yiğitlik olmaz” diyebiliriz. Ya da bugünkü gündeme uyarlayarak “Virüse yiğitlik olmaz” diyebiliriz. Sözün anlamı şu: Yiğitlik ve kahramanlığın önemli bir bileşeni olan fedakârlık jesti, hayatını davaya adama jesti, soğuk hava ve virüs gibi doğal zorluklara yöneldiği zaman anlamını yitirir. Çünkü doğal zorluklar, yiğitçe jestler göstererek alt edilebilecek herhangi bir iradeye dayanmaz, tamamen iradesiz ve yetkisiz olaylardır. Doğa’ya yapılan yiğitlik, yel değirmenleri ile kavgaya tutuşan Don Kişot’un yaptığı yiğitliğe benzer; ilgi çekici ve trajik olmakla birlikte etkisiz, geçersiz ve gülünçtür.

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under şey

Koronavirüs ile Brecht — Işık Barış Fidaner

Žižek, İdeolojinin Yüce Nesnesi‘nde Brecht’in dramatik “yabancılaşma” etkisini tarif eder:

Brecht’in 1930’lardaki “öğrenme oyunları”nın temel yordamını hatırlamak gerekir: oyundaki karakter kendi eylemleri üzerine “imkânsız” bir izahat beyan eder. Bir aktör sahneye gelir ve şöyle der: “Ben bir kapitalistim, amacım işçileri sömürmektir. Şimdi işçilerimden birini sömürüyü meşrulaştıran burjuva ideolojinin hakikatine ikna etmeye çalışacağım…” Sonra işçiye yaklaşır ve tam olarak beyan ettiği şeyi yapar.

Brecht tiyatrosunda “yabancılaşma” ya da “mesafelenme” adı verilen bu etki, psikanalizde “yabancılaşma” denilen olayın tam tersidir, “ayrılma” denen şeye daha yakındır; o yüzden bu yordamı “ayrılma etkisi” diye adlandırmak daha uygun olacaktır [1].

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under şey

Koronavirüsün Yeniliği — Işık Barış Fidaner

Yeni koronavirüs yetkisi ve iradesi olmayan insandışı bir bedenlenmedir. Bu bedenlenmenin tek zemini kendi kopyalama sistemidir. Kopyalaması insan faaliyetlerine parazit olduğundan, virüsün kopyalanmasını sınırlayabilmek için, birçok insan faaliyetini yasaklamamız ya da azaltmamız, öbür yandan başka faaliyetleri teşvik etmemiz ve dayatmamız gerekir.

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under şey

Simgesel Yas ile Gerçek Yas, Paranoya ile Sinisizm — Işık Barış Fidaner

(öncesi: Sahici Sadakat Yas Tutma Dürtüsüdür)

Gelin Griggci-Žižekçi anlamda kayıp nesnenin anılaştırılması-simgelenmesi olan “simgesel yas” ile Žižekçi anlamda boşluğa sahici sadakat (ya da benim tanımıma göre arzunun metonimisi üzerinde çalışarak yas tutma dürtüsü) olan “gerçek yas”ı ayırt edelim [1]. Simgesel yas erildir, çünkü bir Esas-İmleyen (imleneni olmayan bir imleyen) olan bir “anıt” ile sonuçlanır. Gerçek yas dişildir, çünkü özne arzusunun metonimisi üzerinde çalışarak “gene serbest ve ketlenmemiş” (Freud) olur.

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under şey

Sahici Sadakat Yas Tutma Dürtüsüdür — Işık Barış Fidaner

(öncesi: Her arzu melankolik arzudur)

Önceki yazımda (Žižek açısından) Hegelci diyalektik süreç matrisini melankoli ve yas terimleriyle yorumladım [1]. İmkânsız ya da varolmayan bir nesnenin kaybını simüle ettiği ölçüde, diyalektik, melankolidir; en sonunda bu simülasyonu kapsayarak aşması ölçüsünde, diyalektik, aynı zamanda yastır: darbışakayla (punchline) arzuyu (libidoyu) serbest bırakır, böylece arzu kendi metonimisini takip ederek başka nesnelere yeniden bağlanabilir. Dolayısıyla, diyalektik sürecin “nükte”sinde, yasın (kapsayarak aşmanın) etkililiği, öncesinde kışkırtılan melankoliye (kayıp Köken) dayanır. Sinemadan gelen imgesel bir mecaz kullanırsak, diyalektik süreç, Sapık filminde Marion’un öldürülmesinin izlerini silen Norman Bates gibidir; melankoli onun kullandığı su ve sabundur, yas ise yerleri silmesidir.

Okumaya devam et

13 Yorum

Filed under şey

Her arzu melankolik arzudur — Işık Barış Fidaner

(öncesi: Žižek’in Tanrı ve Doğa’ya Yönelik Tavrı)

Önceki yazıda Žižek’in Tanrı ve Doğa’ya yönelik olumsuz tavrını incelemiş ve bu tavrı melankoli ile ilişkilendirmiştim. Burada, Žižek’in “Melankoli felsefenin başlangıcıdır” tezinin ne anlama geldiğini aydınlatmak için konuyu daha yakından ele alıyorum.

Mutlak Geritepme‘de Žižek standart melankolik mefhumunu (“kayıp nesneye sabitlenmiş ve onunla ilgili yas işini gerçekleştiremeyen özne”) reddeder ve melankoliği şöyle yeniden tanımlar: “nesneye sahip olan ama ona yönelik arzusunu yitirmiş özne, çünkü ona nesneyi arzulatan sebep geri çekilmiş, etkisini yitirmiştir.”

Okumaya devam et

9 Yorum

Filed under şey

Žižek’in Tanrı ve Doğa’ya Yönelik Tavrı — Işık Barış Fidaner

(öncesi: Tanrı ve Doğa’nın Modern Yası)

Önceki bir yazıda psikanalizi Tanrı ve Doğa’nın modern yasıyla ilişkilendirmiştim. Şimdi gelin Žižek’in bu yas işindeki konumunu inceleyelim.

Doğa ile başlayalım. New Scientist’e verdiği bir röportajda [1] Žižek şöyle diyor: “Tabiat Ana iyi değildir – çılgın bir fahişedir” ya da bunun yerine “kirli bir fahişedir” (bu düşünceyi birçok konuşmasında tekrar ettiği gibi) [2] Elbette bu bir mecaz ya da şaka olarak söylenmiştir, Doğa’nın harfiyen tarifi değildir, ama yine de Žižek’in Doğa’ya yönelik olumsuz aktarımını ya da nefretini ifade eder. Yas işi bakımından bunun anlamı nedir? Darian Leader nefretin yasa engel olduğunu belirtir: “Yasta zorluklar yaşamamız, sağduyunun zannettiği gibi birini çok sevdiğimiz için değildir, nefretimiz çok güçlü olduğu içindir.” (Yeni Siyah [The New Black])

Okumaya devam et

8 Yorum

Filed under şey