“Bir başka bilimin dürtüler teorisini tanımlayıp bize altın tepside sunmasını bekleyemeyiz.” [1] Bunu diyen Sigmund Freud acaba böyle bir olasılık karşısında heyecan ve sabırsızlık mı duyuyordu? Yoksa sadece gerçekçi olup beklentisini mi düşürüyordu? Ne olursa olsun, bilimsel dürtüler teorisi umudunu terk etmek için bir sebep yoktur.
Aslında son yıllarda fizikçi Jeremy England’ın geliştirdiği “salımlı uyumlanma” (dissipative adaptation) adlı teori kulağa epeyce Freudcu gelmektedir [2]. Aynı Freud gibi England da “dürtü” (drive) terimini kullanır ama farklı bir anlamda. Dengedışı istatistiksel fizikte dürtü, bir fiziksel sisteme güç veren (onu güdüleyen veya “dürtüleyen”) dışsal enerji kaynağıdır. Dinamik etmen olarak dürtü sıklıkla döngüseldir ama bu özellik denge ile karıştırılmamalıdır.
Örnekler: Günışığı Dünya’daki hayatı dürtüler. Yerçekimi bu ırmak sistemini dürtülemekte. Bu gürültü delirmemi dürtülüyor (beni deliye döndürüyor). İlginçtir, bunlara aynı zamanda histeretik dengedışı sistemler denir çünkü bu sistemler bir tarihi (history) sahnelerler [3]: Geçirdikleri rastlantısal evrim boyunca maruz kaldıkları dışsal dürtüler hakkında enformasyon biriktirirler. Bu tarih nedeniyle sahneleme gerçekleştirme ile aynı şey değildir.