Monthly Archives: Ocak 2022

Özeleştiri Özelleştirir: Ego, Süperego, Hiperego: Sanal Ağaların İtişmesi ve Gerçek Ağaların Çekişmesi — Işık Barış Fidaner

Sigmund Freud’un ünlü sözünü hatırlayalım:

Das Ich ist nicht Herr im eigenen Haus.
Ego kendi evinde ağa değildir.
(Psikanaliz Yolunda Bir Zorluk, 1917)

Bu durum iki sorun yaratır [1]:
1) Ego barındığı evi Yuva edinemez.
2) Ego en fazla Sanal Ağa olabilir. Okumaya devam et

9 Yorum

Filed under şey

Fulcrum — compilation

image_2022-01-30_021049Final version: 30 January 2022

The texts can be read from the individual links or from the compilation’s tag page (Fulcrum).

Işık Barış Fidaner

Contents

Phallus is the Fulcrum of Society, Precarization Castrates the Fulcrum and Abolishes Everyone

The Conning of Reason Brought About The Hyperego

Don’t Look Up to the Sky, Look Down at the Symptom

Co-vid: Seeing Together

Lifire and Signifirefight

From hypo-critical reason to hippo-queery-tickle reason: Just a dream → A just dream → Adjust dream

The Marxist Suture and the Ruling Class of Ungrateful Jerks: The hearty laughter for bringing lambs to the slaughter

Other compilations

支 : branch, support

Yorum bırakın

Filed under kitap

Direniş ve Direşim: Horgörgü/Hoşgörgü ve Haysiyetmezlik — Işık Barış Fidaner

Haysiyeti insanlar arası karşılaşmalarla sürdürülen toplumsal bir nabız gibi düşünelim: Haysiyet toplumun kalp atışıdır [1].

İnsan vücudunda sağlık ve iyileşme adına kalpli organların birbirini daha çok kalpleyip kalpsiz organları eleştirerek onlara kalpsizlik etmesi ne kadar mantıksızsa, “haysiyetli olma”nın toplumda aynı şekilde üstünlük işareti ve horgörgü/hoşgörgü nişanesi sayılması bir o kadar mantıksızdır [2].

O halde toplumda “haysiyetlilerin haysiyetsizlere had bildirmesi” şeklinde tezahür eden soruna daha uygun bir ad verelim: Haysiyetmezlik, kalp yetmezliğine benzeterek, toplumsal nabızdaki aksamayı ve bozulmayı adlandırır. Sorunun adı böyle konunca insanları haysiyetli/haysiyetsiz şeklinde kutuplaştırmanın çıkmaz sokak olduğunu anlamak zor olmaz. Okumaya devam et

7 Yorum

Filed under şey

Gizleme ve Gizemleme — Işık Barış Fidaner

Çağrı Uluğer yazısında dilin egemen kılıcı işlevini anlatmıştır [1]. Bu işlev dili aynı anda hem şeffaf hem gizemli kılar:

1) İmleyen gelip keyfiyeti gizlediği ilk anda şeffaf/billur bir anlam sureti belirir:

Efendilerin dili, göstergelerin keyfi doğasını sağduyu ve ortak duyunun sözde nesnel bir anlamla kurduğu dolaysız ilişkinin saflığına atıfla raptedip gizlediği için her daim püripak ve şeffaf görünür. (age)

2) Ama hemen ardından gizleme gizemlemeye döner ve iç içe girişen imletim dalgalarıyla billur anlam yüzeyi bulanıklaşır:

gizemlileştirme, yazı bağlamında yorumlama söz konusu olduğunda “imparator Tanrı, ne demek istedi?” sorusunda ifadesini bulan bir negatif teolojik hermenötiği devreye sokar. Negatif teolojiktir zira Despot-Tanrının ne demek istediği tefsir edilemez, hikmetinden sual olunmaz gizemini korur. Ancak tam da bu tüketilemezlik her anlamlandırmanın nihayetinde onun gizemli gücüne tabi olduğunun göstergesine dönüşür. (age)

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under şey

Kara ırmağın kenarında — Bert Jansch

Güzel bir sabah soluklandım
Kara ırmağın kenarında
Onun nazarıyla sarıldı her yanım
Gözetlediğim İrlandalı bey Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri, şarkı

Fallik Kadın Dini: Penis Olmazsa Çocuk Olmazsa Başarı Olmazsa Kimlik Verelim — Işık Barış Fidaner

Jacques Lacan Yine/Hâlâ (Encore) başlıklı 20’nci seminerinde şöyle demişti:

Erkek yarattığına inanır – yaratır yaratır yaratır, inanır inanır inanır. Erkek yaratır yaratır yaratır kimi? Kadını.

Erkeğin hayal edip yarattığını zannettiği kadın öyle alelade herhangi bir kadın değildir, o “sizin bildiğiniz kızlara benzemez”. O Fallik Kadındır, yani Lacan’a “Kadın yoktur” dedirten düşlemsel istisnai kadındır; diğer bir deyişle, şövalyelerin saray aşkı adına hizmet ettikleri Hanımefendidir. Okumaya devam et

27 Yorum

Filed under şey

We were conned — Rengin

Taught so much about love from the wise
We were conned, conned, love is otherwise
Told so many tales about the world and lullabies
We were conned, conned, the world is otherwise

So many generations crumbled and melted on these roads
Some of us crashed the ground, some hardly stood up Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under çeviri, şarkı

Sempati Antipatinin Yuvalandığı Yerdir, Parasempati Antipati Geçirmez: Simgesel Yakınlık Uzaklıktır, Gerçek Yakınlık Uzakınlıktır — Işık Barış Fidaner

Alenka Zupančič Cinsellik Nedir? (2017) kitabında aşk ilişkisini sürdürme yöntemi olarak sevgiliye lakap takılmasını önerir. Bu lakabın bilindik şirin adlardan farklı ve özel olması gerektiğini söyler ama bu farkın niteliğini açıklamaz. Zupančič’in önerisinde dışavurulan gerilimi çözmek için gelin sempati ile parasempatiyi ayırt edelim. Okumaya devam et

6 Yorum

Filed under şey

Yorumlama ancak hemseslenme ile işleyebilir — Jacques Lacan

Her zarf biraz yalan içerir. Bu kaza değildir. Yorumlarda buna dikkat etmeliyiz.

Bana pek uzak olmayan birisi, konuşma enstrümanı olan dilde aynı zamanda tat duyusu da olduğunu söyledi. Ben de ona şöyle karşılık verdim: Yalanın yalanması boşuna değil [1]. Gülmek hakkınız. Ama bu komik değil. Çünkü nihayetinde semptom karşısında elimizdeki tek silah budur: hemseslenme (equivocation). Okumaya devam et

17 Yorum

Filed under çeviri

Sahici Analiz Eleştirinin Ötesindedir: Eleştiri Taslamayı Açığa Vurur, Analiz Kendini Baltalamayı Açığa Vurur — Işık Barış Fidaner

Temel eleştiri jesti bir başkasının konumunu ölçüp değerlendirmek ve varılan sonucu bildirmektir: “Taslama yapıyorsun.”

Bu jest tanımı gereği ikiyüzlücedir çünkü başkasının taslamasını açığa vurabilmek için kendi taslamasını saklayarak bir konum alması gerekir [1].

Evrensel eleştiri kanunu “boş savlara” karşı “dolu savlara” ayrıcalık verir. Ama her türlü savlama (argumentation) biçimi bakımından falliktir ve dolayısıyla tanımı gereği boştur. Doluluk görüntüsü verebilen herkes bunu fallik taslamayı saklamasına borçludur. Okumaya devam et

18 Yorum

Filed under şey