Monthly Archives: Nisan 2022

Arayadsıma ve Konyadsıma — Işık Barış Fidaner

Çok basit bir matematikle ‘yabancılaşma’yı ‘ayrılma’dan (psikanaliz) ayırt edebiliriz: A ve B birbirine karşıt iki öğe olsun.

Eğer “A B’nin yadsınmasıdır” ve “B A’nın yadsınmasıdır” diyorsanız ayrılma alanındasınız. Matematikle: A = –B, B = –A. Ayırma eylemi taraf tutmaz (A’nın ya da B’nin tarafını tutmaz). Bu duruşa arayadsıma diyelim. Arayadsımada yadsıma ancak yadsımadan gelir. Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under şey

Rastyönel Satırlama — Işık Barış Fidaner

Ruhta dört fail bulunur: ideal ben, ben ideali, üstben ve arzu yasası [1].

Ben’in oluştuğu ayna evresinde çocuğun aynaya yansıyan imgesini ebeveyn gözlemekte ve ona simgesel onay vermektedir. Bu sahnede:
1) Çocuğun imgesini koşullayan ideal, ideal ben’dir.
2) Ebeveynin simgesel onayını koşullayan ideal, ben ideali’dir.
Ben’i koşullayan bir hayali bileşen (ideal ben), bir de simgesel bileşen (ben ideali) vardır. Ben’in hayali bedenlenişi ideal ben’dir, ben’in simgesel yetkilenişi ise ben ideali’dir. Okumaya devam et

11 Yorum

Filed under şey

Amerikan Rüyasının altında yatan Avrupai eksiklik — Işık Barış Fidaner

City lights - Europe

“Hegel’i Özgürleştirmek: Sentez, Tarih ve Whitman Örneği” makalesinde Russell Sbriglia Whitman’ın hatalı Hegel algısını ele alarak Todd McGowan’ın Hegel Ardından Özgürleşme kitabında yaptığı düzeltmeyi destekler. Bu yazıda Sbriglia’nın makalesinde söylenmeden kalan kimi noktalara işaret etmek istiyorum. Okumaya devam et

6 Yorum

Filed under şey

Küllerinden doğan Feniks — William Shakespeare

Barış ondan sonra uyutulacak değil ya;
Nasıl ki muhteşem kuş Feniks hanım ölünce
Küllerinden doğan yeni halef
Onun kadar hayran eden bir yücelik oluyorsa
Onun uğurları da öyle birine varacak ki
Gökler onu bu kara buluttan çıkmaya çağırınca
Şanlı ve kutlu küllerinden doğacak o halef
Yıldız gibi yükselecek ona denk bir şöhretle
At fava bekle

(çev. Işık Barış Fidaner) Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri

Feniks’in mür topağı — Herodot

Mısırlıların Feniks (phoenix, zümrüdüanka, simurg) dedikleri bir kutsal kuşları daha varmış ama ben resimlerini görebildim sadece. Mısır’da bile ona sahiden çok ender rastlanırmış, Heliopolislilerin [güneş kenti sakinlerinin] dediğine göre 500 yılda bir gelirmiş, ihtiyar Feniks ölünce. Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri, şey

Tarihçiler ışığa duyarlı bir zara eşilmiş negatif filmin müstakbel banyocularıdır — Walter Benjamin

Tarihi bir metin gibi görürsek, Monglond’un edebi eserler için söylediğini tarih için de söyleyebiliriz:

Geçmişe ait imgeler tarihi oluşturmak üzere ışığa duyarlı bir zara eşilmiş negatif film gibidir.

O imgenin bütün detaylarını açığa vurmaya yetkin müstakbel film banyocuları ancak ileride gelecektir. Okumaya devam et

8 Yorum

Filed under çeviri

Doğa ve Fikir: Üçgen ve Daire — Işık Barış Fidaner

Low_pressure_system_over_Iceland

Fikir yüceliğini doğadan alır ama olumsuz bir yoldan: doğa onunla boy ölçüşemediği için fikir yüceltilir [1]:

Kantçı Yücelikte, deneyimde duyumsanan kaosun sınırsızlığı (azgın kasırga, nefes kesen uçurum) Akıldaki saf Fikrin önsezisini uyandırır: o Fikrin Ölçüsü öyle engindir ki deneyime ait nesnelerin hiçbiri, doğanın en vahşi ve kudretli güç gösterisi bile onun yanına yaklaşamaz (burada ideal düzenin Ölçüsü ulaşılmaz Fikre aittir, biçimsiz kaos ise duyumsanan deneyime aittir)
(Slavoj Žižek, Olumsuzla Oyalanmak)

Kantçı Yücelik: feda edilen ampirik/patolojik nesnelerin sonsuz sayıda oluşundaki aşırılık, uğruna feda edildikleri Şey’in muazzam ve kavranamaz boyutunu negatif [dolaylı, örtük, imalı] bir yoldan idrak ettirir.
(Slavoj Žižek, Kırılgan Mutlak)

Bunu basitçe öyküleştirirsek:
1) İlk önce dışarı çıkarız ve doğanın zorlukları bizi korkutur, hazırlıksız olduğumuzu anlarız.
2) Ardından içe döneriz ve efkar yoğunluğumuz bizi daha çok korkutur, hele ki klasik bir Üstbenle tamponlanmamışsa.
3) Kaygılara (korkudan korkmak) gark olsak da o ruhsal dolaşıklığı biraz olsun katetmemiz/çözmemiz şarttır [2].
4) Düğümlenen kaygıların analizinden elde ettiğimiz bir fikirle güçlenmiş olarak doğaya geri dönebiliriz. Okumaya devam et

12 Yorum

Filed under şey

Sanata devam — Slavoj Žižek

Devam etmelisin. Devam edemiyorum. Devam edeceğim.
(Samuel Beckett, Adlandırılamaz)

Geleneksel sanat ile modern sanat arasındaki kırılmayı tespit etmenin en aydınlatıcı yollarından biri bunlar arasında “kaybolan aracı” rolünü oynayan bir resme atıf yapmaktır: Gustave Courbet’nin ünlü/bednam L’origine du monde (dünyanın kaynağı, insanların kökeni) eserinde utanmazca açılıp saçılmış, çıplak ve uyarılmış başsız bir kadın gövdesinin cinsel organı tasvir edilmiştir; bu resim yüz sene ortadan kaybolduktan sonra pek münasiptir ki Lacan öldükten sonra onun eşyaları arasında bulundu. L’origine geleneksel gerçekçi resimlerin çıkmaz sokağı olur, bu resimlerin nihai nesnesi (asla doğrudan ve tam olarak gösterilmese de hep ima edilen, en azından Albrecht Dürer’in Verweisung‘undan beri örtük bir atıf noktası olarak hep mevcut olan) elbette eril arzu ve bakışın nihai nesnesi olan çıplak ve aşırı cinselleştirilmiş kadın bedeniydi… Okumaya devam et

10 Yorum

Filed under çeviri, resim

İçgüdüsel bilgi ve ölüm dürtüsü — Jacques Lacan

Kayıp nesne işlevini çıkardığımız yeri tarifsiz bırakmadık. Orası yinelemenin konuşan varlıktaki özgül anlamını dile getiren Freud’un söylemidir. Zira yineleme biyolojik anlamda öyle herhangi bir hatırlama etkisi değildir. Yineleme, bu bilginin sınırı olan şeyle, keyfiyet (jouissance) dediğimiz şeyle belli bir ilişki içindedir.

Bilgi Başkasının keyfiyetidir.

İşte bu yüzden yukarıdaki formül mantıklı bir ifadedir – tabi Başkası derken, Başkası diye bir şey olmadığına göre, imleyenin müdahalesiyle ortaya çıkan alandan söz ediyoruz [1]. Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri

Bilgi hakikate karşı savunmadır — Jacques Lacan

Hakikat/bilgi ayrımı bize şunu anımsatır: Bilgi örgütlenmesinin tamamını, yani bilgiye dayanak olan bu bedeni [corpus/literatür], yani modern bilim kendi mevzisini alana kadar bilgiye dair konuşulabilenler şeklinde kendini dayatan bu bedeni, yani kozmolojik, teolojik, psikolojik, ontolojik bedeni konduran muğlak yaklaşım tarzı aynı zamanda hakikatin içeriğine karşı temel bir mesafe koymaktadır. Yüzyıllarca bilgi peşinde koşulması adeta hakikate karşı bir savunmadır. Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri