(öncesi: Jikle Kaan: Farazi Türk Jacques Lacan)
Jacques Lacan’ın Televizyon konuşmasının ilk paragrafını farazi delikanlı Jikle Kaan’ın bıçkın dili eşliğinde okuduk; şimdi de birinci sayfanın geri kalanını farazi tiyatrocu Cakalı Kağan’ın sivri dili eşliğinde okuyoruz.
Jikle Kaan sahilik algısından yoksun olduğu için imkansızlığa tutunamayıp kendi yetersizliklerine saplanmıştı, dolayısıyla ne kadar doğruluk kazanmaya uğraşırsa uğraşsın Lacancı gerçeğin yanına bile yaklaşamıyordu.
Jacques Lacan ile Jikle Kaan özgün metin ve üzgün metin gibiydiler.
Cakalı Kağan ise Lacancı gerçeğe dokunabilmek bakımından Jikle Kaan’dan çok daha iddialıdır çünkü sahnelemek zaten onun işidir, yani eyleme dökmek, eyleme vurmak… [1] Önce onun cakasını işitmek kulağınızın pasını alır ve böylece Lacan’ı da daha iyi duyarsınız.
Cakalı Kağan ve Jacques Lacan azgın metin ve özgün metin olurlar. Okumaya devam et →