Monthly Archives: Aralık 2022

Çakal Okan: Diyelim ki şarlatan olsun Jacques Lacan — Işık Barış Fidaner

(öncesi: Cakalı Kağan: Varsayalım tiyatrocu olsun Jacques Lacan)

Evet şimdi Televizyon‘un ikinci sayfasına geldik. Bıçkın Jikle Kaan ve sivridilli Cakalı Kağan‘dan sonra…

Aldı sazı uyanık şarlatan Çakal Okan:

Şu rağbete baksanıza, sadece muhteremler değil, halk da ilgi gösteriyor. E tabi ben de hünerimi geniş mecralara açacağım tabikide.

Kaldı ki onca insan doluşunca illa ki aradan hayırlı muhteremler çıkacaktır. Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under şey

Televizyon da aynı işi hayli hayli görür — Jacques Lacan

Ben her zaman hakikati dile getiririm. Hakikatin tamamını değil, çünkü tamamını söylemenin bir yolu yoktur. Tamamını söylemek harfiyen imkansızdır: kelimeler kifayetsizdir. Yine de bu imkansızlık yoluyla hakikat gerçeğe tutunur.

İtiraf edeyim: Bu güldürüye karşılık vermeyi denediysem de ancak çöpe yaraşır bir sonuca varabildim.

Bocaladım yani, ama böylece yanlışa düşmemeyi becermiş oldum, daha doğrusu savrulmamayı. Okumaya devam et

7 Yorum

Filed under çeviri

Cakalı Kağan: Varsayalım tiyatrocu olsun Jacques Lacan — Işık Barış Fidaner, Kemal Aydoğan

(öncesi: Jikle Kaan: Farazi Türk Jacques Lacan)

Jacques Lacan’ın Televizyon konuşmasının ilk paragrafını farazi delikanlı Jikle Kaan’ın bıçkın dili eşliğinde okuduk; şimdi de birinci sayfanın geri kalanını farazi tiyatrocu Cakalı Kağan’ın sivri dili eşliğinde okuyoruz.

Jikle Kaan sahilik algısından yoksun olduğu için imkansızlığa tutunamayıp kendi yetersizliklerine saplanmıştı, dolayısıyla ne kadar doğruluk kazanmaya uğraşırsa uğraşsın Lacancı gerçeğin yanına bile yaklaşamıyordu.

Jacques Lacan ile Jikle Kaan özgün metin ve üzgün metin gibiydiler.

Cakalı Kağan ise Lacancı gerçeğe dokunabilmek bakımından Jikle Kaan’dan çok daha iddialıdır çünkü sahnelemek zaten onun işidir, yani eyleme dökmek, eyleme vurmak… [1] Önce onun cakasını işitmek kulağınızın pasını alır ve böylece Lacan’ı da daha iyi duyarsınız.

Cakalı Kağan ve Jacques Lacan azgın metin ve özgün metin olurlar. Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under şey

Şifa dilerim: Lenin’den Gorki’ye, Stalin’den Stalin’e — Slavoj Žižek

Bir Stalinci, şahıslar adına eylemez, ‘halk’ adına eyler: Hiçbir ampirik şahıs ona inanmıyor olsa bile o sanal [vampirik] büyük Öteki inançlı kalır. Stalinci de böylece şahsi alaycılığını ‘nesnel’ bir samimiyetle bileştirebilir: Davaya inanması gerekmez, inandığı varsayılan ‘halk’a inanması yeter… Bu da bizi Stalinci Komünistin öznel konumuna getirir: Sapkınlık. Bir politikacı, şayet sahiden Stalinciyse, insanlığı çok sevdiği halde ürkünç tasfiyeler ve infazlar yapıyordur; o esnada kalbi çıt diye kırılsa da elinde değildir çünkü İnsanlığın İlerleyişinde ona düşen Ödev de budur işte. Bu sapkın tavır büyük Ötekinin İradesine kendini düpedüz araçlaştırma konumunu benimsemektir: Ben sorumlu değilim, fiilen eyleyen ben değilim, ben sadece yüksek Tarihsel Lüzumun bir aracından ibaretim. Bu sapkın öznel konumun bünyesi konusunda Bolşevik hareketin tıpla –önderlere bakan hekimlerle– kurduğu ilişkinin detaylarını incelemek ilginç olacaktır. Üç belge mühimdir. Okumaya devam et

9 Yorum

Filed under çeviri

Bilgi ne? İmle gine! — mesel

Döşünceli vatandaş bir gün sormuş bir bilgine:
— Hocam peki o zaman bilgi ne?

İrkilen bilgin onu süzünce de izah edivermiş:
— İşte onu bilebilemirem.

Empatik bilgin biraz döşünüp halkın talebini karşılamış:
— Olsun sen bil gine! Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under kurgu, şey

Yeni iliğe doğru ~ Sezen Aksu, Mevlana

Her gün bir yerden daha kovulmak niye?
Bulanı anmadan donanmak nahoş

Her gün bir yere daha tutunmak niye?
Bulanı anmadan donanmak nahoş Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under anti-şiir, laf sal atası

Teyel — derleme

untiYazılar tek tek linklerden ya da kitabın etiket sayfasından (Teyel) okunabilir.

Işık Barış Fidaner

İçindekiler

Seni gördüğüme sevindim

Yeni iliğe doğru ~ (Sezen Aksu, Mevlana)

Jikle Kaan: Farazi Türk Jacques Lacan

Teyelli Hülya: Kulisten Çözümleme

Anahtar köprüde kaybolmuştu

Bilgi ne? İmle gine! (mesel)

Bit tabi der hal: Al kışla… Sır adak iyi!

Tiridine bandım

3D’ne abandın! ~ (anonim)

Diğer derlemeler

缝 : dikiş

Yorum bırakın

Filed under anti-şiir, kitap, laf sal atası

Seni gördüğüme sevindim

Seçimin de hikmet bize nazın gibi
Sana da lazımdı bir ilk eski sevgili
Dur daha yorulacaksın idman bitmedi
Ne kadar orijinalsin hep olduğu gibi

Akşamdan sabaha gönlün mü çark etti?
Yoksa üstünü çizmek daha mı kolay geldi?
Amma da anlayış dolusun ve de şefkatli
Seni gördüğüme sevindim geldin iyi ki

Nasıl “sen” diyecektin olmasam herkes gibi?
Özyaşamöyküne kaydedince ne oldu sanki?
Biraz öfkelensen düşünmene yarardı bari
Seni gördüğüme sevindim geldin iyi ki

yy: IBF

[*]

3 Yorum

Filed under anti-şiir

Jikle Kaan: Farazi Türk Jacques Lacan — Işık Barış Fidaner

jikle

Mademki halkımız Lacan’ı anlamakta zorlanıyor, biz de onlara bir kolaylık yapalım değil mi? Lacan Türk olsaydı nasıl konuşmaya mecbur kalırdı? Türkçenin kısıtlamalarına uydurulmuş farazi bir Jacques Lacan neye benzerdi? Şimdi bu düşünce deneyini hemen uygulayalım. Alıntıdaki cümleler aşağıda tek tek Türkleştirildi:

Ben her zaman hakikati dile getiririm. Hakikatin tamamını değil, çünkü tamamını söylemenin bir yolu yoktur. Tamamını söylemek harfiyen imkansızdır: kelimeler kifayetsizdir. Yine de bu imkansızlık yoluyla hakikat gerçeğe tutunur. (Jacques Lacan, Televizyon) [1]

Bak birader bizde yalan yok bilesin. Ha belki üç beş bişey sallarız arada ama o kadarına da mecburuz be kardeşim. Hep dosdoğru konuşmanın mümkünatı mı var arkadaş? Vatandaşın hangi birine hangi lafı yetiştireceksin? Ama olsun bak seni gözüm tuttu bizi fazla yoracağa benzemiyorsun. (Jikle Kaan)

Okumaya devam et

8 Yorum

Filed under şey

Lakant: Hesap Günü yaklaşımı ve tam etik özerklik — Slavoj Žižek

Lenin’in Materyalizm ve Ampiryokritisizm kitabının 1939 tarihli baskısının arka sayfasına Stalin kızıl kalemiyle şu notu düşmüştü:

1) Zayıflık
2) Aylaklık
3) Ahmaklık
Kusur denebilecekler yalnızca bunlardır. Bu sayılanlar haricindeki herşey kesinlikle erdemdir.

Unutma! Bir insan eğer:
1) güçlüyse (ruhen)
2) faalse
3) akıllıysa (veya yetkinse)
o zaman iyidir, diğer ‘kusurları’ ne olursa olsun!

1)‘e 3)‘ü ekleyince 2) elde edilir.

Ahlakdışı etiğin en özet formülü budur; bu formülün tam aksine ahlak kurallarına itaat eden ve suçlu olabileceğinden endişelenen bir pısırık ise etikdışı ahlakın temsilcisidir ve Nietzsche’nin hınç eleştirisinin hedefidir. Gerçi Stalinciler bir yere kadar gelir ve orada takılıp kalırlar: Onların ahlak konusunda fazla aşmış olduklarını sanmayın, aksine gizliden gizliye ahlakçıdırlar, büyük Öteki figürüne yaslanmayı sürdürürler. Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri