Bir sabah salonda kahvaltı ederken monşarj asansörün alçalışını işittim ve beni beklediğini umduğum özel ikrama bakmaya gittim. Asansör zemininde yuvarlak gümüş tepsi, tepside de “Tuhafiyeci Tahsin” yazılı bir zarf vardı. Zarfı alıp içine bakınca bir not buldum: “Okuldan sonra yanıma gel, yangın merdiveninden.” O gün öğleden sonra yangın merdivenine tırmandım ve Nizam amcanın kapısını tıklattım. Beni karşıladığı dairenin duvarları kitaplardan yapılmış gibiydi. Her yana kitaplar saçılmıştı, pencere pervazına, yerlere. Kanepeye oturabilmem için Nizam amcanın yer açması gerekti. Babamın hayaletini son günlerde görüp görmediğimi sordu. En son iki gece önce babamın bana görüktüğünü söyledim, eski arka bahçemizdeydi bu kez, havaya attığı buz hokeyi pakının düz zemine düşüşünü şaşkınsı bakışlarla seyrediyordu. Defalarca bunu yaptı, pakı fırlatıp durdu, yükselip pır pır dönenen pakın toprağa düşüşünü seyretti. Koşarak alt kata inip kapıdan çıktığımda arka bahçe boştu. Pak kalmıştır diye çimenleri de taradım ama bulamadım.
Nizam amca başıyla onayladı ve karşısındaki koltuğa beni oturttu. Psikoralizden haberim olup olmadığını sordu. Yüzümü buruşturup başımı salladım. Dediğine göre bu iş psikanalizin zıttıymış. Analistin işi dinlemekmiş, oralistin işi konuşmakmış. Analistin işi hastasını ciddiye almakmış. Oralistin işi hastasını güldürmekmiş. Analist hastasını divana yatırırmış. Oralist hastasına hakikati söyletirmiş, divanda olsun olmasın; yalan söyleme müsaadesi oraliste mahsusmuş, nitekim o da habire bunu yaparmış. Analist sadece ve sadece hastanın dertlerinden söz edermiş. Oralist hastanın dertleriyle apalakasız konulara savrulurmuş, hatta buna özenle gayret edermiş ki hastanın kafasını karıştırarak eğlenebilsin.
Analist gözden ırak kalırmış ve söz hakkı hastaya verilirmiş, yani hastaya yetişkin muamelesi yaparmış ve hususiyet arzusuna saygı gösterirmiş. Oralistte ise hasta hep göz önündeymiş ama katiyen sesi duyulmazmış, yani çocuk muamelesi yapılırmış, Nizam amcaya göre bu muamele gayet münasipti çünkü ben de bir çocuktum neticede. Psikanalizde “serbest çağrışım” diye bir şey varmış. Psikoralizde ise “sermest çağrışım” varmış, bu tekniğe göre oralist sarf ettiği her sözde hastaya ödettiği finansal ve bilişsel bedelleri ima ederek onunla alay edermiş.
“Şimdi gelelim ücret konusuna” dedi Nizam amca, “benim ücretim meselesi.”
“Ücretin mi?” dedim.
“Ücretim” dedi. “Eğer oraliz sana bedel ödetmezse senin hiçbir işine yaramaz. Haftada bir seans, seans başına elli lira olsun mu?”
“Harçlığımın yarısı eder” dedim. Omuz silkti.
Psikoralizin tam olarak ne olduğunu ona daha iyi anlattırmaya çalıştım ama kendisinin de bu konuda benden fazlasını bilmediğine beni temin etti.
“Elli lira” dedim. “İşime yarayacak mı?”
“Kendini şanslı saymalısın” dedi. “Hamlet de babasının hayaletini görüyordu ama onun amcası benim kadar iyi niyetli değildi.”
Divine Ryans: Wayne Johnston
Türkçesi: Işık Barış Fidaner
Geri bildirim: Feraset — çeviri derlemesi | YERSİZ ŞEYLER
Geri bildirim: Anahtar köprüde kaybolmuştu | YERSİZ ŞEYLER
Geri bildirim: Demirden Ciğerim — Radiohead | YERSİZ ŞEYLER
Geri bildirim: Buz hokeyi oynayamaz korkaklar — Sovyet buz hokeyi marşı | YERSİZ ŞEYLER