Batuhan Demir’in “Semptom ve Fantazm İkiliğine Dair” yazısı üzerinden notlar:
semptomu olduğu halde kabul etmek, aslında söylenmek istenen bir mesajı, sözü susturmak demektir
Semptomu accept=kabul etmeseniz de acknowledge=ikrar etmelisiniz, yoksa onu analiz edemezsiniz, anca eleştirirsiniz, eleştiri de analizden kaçınma davranışıdır, analiz verimini tükettiği noktada yozlaşarak eleştiriye dönüşür [1].
Semptom “depresyon, yeme bozukluğu, uyku bozuklukları, ilişki sorunları” değildir, dilin kendisi zaten semptomdur, semptom insanın dilde barındığı bağlamdır, hem fantazmın/düşlemin dilegeliş şeklidir hem de bir şeyleri “söylemeden duramama” halidir, o halde “semptomu bir kenara bırakmak” zaten imkansızdır, onu en fazla önbastırırsınız, yani şunu dersiniz:
Yok öyle değil… Aslında böyle. Neden mi? Şöyle ki…
Bilinçte semptom düşlemin bahanesidir, çünkü semptomun ötesinde/derinlerinde asıl düşleme varılacağı düşleniyordur:
Neden böyle yaptın? Neden bunu dedin? Ben sana söyleyeyim!
Çünkü sen asıl şunları düşlüyordun, bunları istiyordun.
Bilinçteki genel eğilim yüzeydeki sığlıkları reddedip derinlerde keşfedilecek esas anlamlara sondaj yapmaktır, eleştirinin özü budur, Freud’un Dora’ya “Seviyosan git konuş bence” demesi böyledir.
Bilinçdışında ise tam tersine düşlem semptomun bahanesidir, yani semptom düşlemin berisinde/yüzeyinde kalır ve ancak semptoma yaslanarak düşlem kendini devam ettirebilir:
Bu tabir ve söz ve jestlere niye başvurdun ki? Yani sen nasıl bir bağlamda yaşıyorsun acaba? Ruhsal gerçekliğin nelerden oluşuyormuş önce onu bi de sen bana…
Analiz yüzeyde tezahür eden dilegelişi kabul/ikrar etmek ve ona tutunarak ilerlemek zorundadır, bu yüzden ‘düşlemi katetmek’ aynı zamanda semptomu da katetmektir: Düşlem bir sahneyse semptom da orada yapılan sahnelemedir!
Sonuçta her çözümleme dil evreninde dolaşacaktır, bu da bir anlamda öksürmektir çünkü insan dilde ona yutturulan birçok imayı hazmedemez ve öksürerek onları tükürmeye çalışır, şu anki sosyal medyada pörtleyen önbastırmalar tam olarak budur. Freud Dora’da gördüğü öksürüğün oynadığı bu evrensel rolü gözden kaçırmış olmalı, arkasına ve ötesine ve derinine sondaj yaparak o öksürüğün ‘sırrını çözecek’ (!) en esaslı öz hakiki düşlemi aramasına bakılırsa.
Işık Barış Fidaner doktoralı (Boğaziçi Üniversitesi) bir bilgisayar bilimcidir. Yersiz Şeyler‘in Admini, Žižekian Analysis’in Editörü, Görce Yazıları‘nın Küratörüdür. Twitter: @BarisFidaner
Notlar:
[1] Bu dediğimi netleştiren birçok yazı yazdım, gerçekten merak edenler onları kolaylıkla sitemde arayıp bulabilirler, şimdi o linkleri toplayıp “göstermekle / önünüze düşürmekle / karşınıza çıkarmakla” uğraşamayacağım çok yüksek müsaadelerinizle, saygılarımla farzederim.
Geri bildirim: Sıla Büyü Çiçeği — derleme | YERSİZ ŞEYLER