Tag Archives: Cevherin İhtilâfı

Cevherin İhtilâfı — çeviri derlemesi

cevherin-ihtilafi-kapak(42 sayfa — PDFLaTeX)

İçindekiler

Gönüllü emeğin takdir edilmesi (IBF)

Totoloji hâlinde topoloji (IBF)

En az o kadar küresel bir dalga (Albert Einstein)

Uzay ve zaman ve düşünce (STNG)

Kuantum Sıçraması Esas İmleyendir

Yücenin iki şekli (Slavoj Žižek)

Bağdaşım yanılsaması (Slavoj Žižek)

İhtilâf (G. W. F. Hegel)

Kategoriler (G. W. F. Hegel)

İlişki tersine çevrilmiştir (G. W. F. Hegel)

Faktörlerin listelenmesi düşünceye terminus olmaz (G. W. F. Hegel)

Hiç durmadan kendini bu impulstan kurtarma eylemi (G. W. F. Hegel)

Olsa olsa lüzumsuz birer tekrarlama sayılabilir (G. W. F. Hegel)

Dışaran dolaysız bilgi salt bir olgu hâlinde öne sürülür (G. W. F. Hegel)

Ayaklarımla düşünürüm (Jacques Lacan)

Bir Çevrede Yürümeye Dair Bakış Açıları (Işık Barış Fidaner)

Trimetilamin (Jacques Lacan)

Niceliğin Niteliğe Dönüşümü Kanunu Hakkında (Friedrich Engels)

Çalınmış Mektup (Jacques Lacan)

Alethosfer (Jacques Lacan)

Famillionaire: bana dengi gibi davrandı, gayet samilyonerce beni dostanatına kabul etti (Jacques Lacan)

İki tür ışık (Abdu’l-Bahá)

Diğer kitaplar

7 Yorum

Filed under çeviri, kitap, şey

Uzay ve zaman ve düşünce — STNG

— Yardım edebileceğim bir şey var mı? Annemi çağırabilirim. Doktordur.

— Onun yapabileceği hiçbir şey yok. Dinlenmem gerek. Çok uzun süre uzak kaldım.

— Ne oldu sana? Gemiye olanların bir parçası mı sana olanlar?

— İnan bana lütfen. Ne bu vasıta zarar görsün isterim ne de içindekiler.

— Bay Kosinski kulağa geldiği gibi mi? Adam şaka mı?

— Yok, öyle demek acımasızlık olur. O bunun küçük bir parçasını algıladı.

— Uzay ve zaman ve düşüncenin gözüktükleri gibi ayrı şeyler olmadığını mı? Kullandığın formül sanırım böyle bir şey diyordu.

Asla bir daha söyleme bunu! Bu yaşta, böyle şeylere hazır olmayan bir dünyada … böyle tehlikeli saçmalıklara …

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri

Niceliğin Niteliğe Dönüşümü Kanunu Hakkında — Friedrich Engels

friedrich_engelsAma Hegel’in keşfettiği tabiat kanununun en önemli galibiyetlerini kutladığı yer, kimyadır. Kimya’nın nicel bileşimlerin değişmesi sonucunda bedenlerde olan nitel değişimlerin bilimi olduğu söylenebilir. Bunu Hegel kendisi zaten biliyordu [1]. Oksijen örneğindeki gibi: olağan hâldeki iki atom yerine bir molekülde üç atom birleşirse, ozon elde ederiz, o da sıradan oksijenden koku ve tepkime olarak gayet farklı bir bedendir. Yine, oksijenin nitrojen ya da kükürtle bileştiği çeşitli orantılar alınabilir, bu orantıların her birisi öbürlerinden nitelik anlamında farklı bir cevher üretir! Kahkaha gazı (nitrojen monoksit, N2O) nitrik anhidritten (nitrojen peroksit, N2O5) ne kadar farklıdır! Birincisi gazdır, ikincisi sıradan sıcaklıklarda katı kristal bir cevherdir. Fakat bileşimdeki bütün farklılık ikincinin birincinin beş katı kadar oksijen içermesidir, ve bu ikisinin arasında onlardan başka üç nitrojen oksit daha vardır (NO, N2O3, NO2) ki bu üç bileşiğin her birisi hem öbür ikisinden hem de birbirlerinden nitelik anlamında farklıdır.

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri, şey

Gönüllü emeğin takdir edilmesi

Gönüllü çevirinin takdir edilmesini önemseyerek benimle irtibata geçen Kolektif Kitap‘a yazdığım yanıtı başkaları da okuyabilsin diye yayınlıyorum.

Merhaba,
Takdir edememe sorununu (gönüllü emekle de ilgili yani çabayla, gayretle ve nasıl yorumlandığı sorunuyla da ilgili bu sorunu) ben bilimsel paradigmanın tıkandığı bir yer gibi algılıyorum.

Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under şey

Yücenin iki şekli — Slavoj Žižek

Bilindiği gibi, Yücenin iki şeklinin [mode] karşıtlığının altında yatan kavramsal matris Saf Aklın Eleştirisi‘nde, saf aklın iki tip antinomisi arasındaki fark kılığında, kurulmuştu (CPR, B 454-88). Aşkınsal kategorileri kullanımında Akıl, imkânlı deneyim nesneleri asla olamayacak varlıklara (Bütün hâlinde evren, Tanrı, can) bu kategorileri uygulamak yoluyla imkânlı deneyim alanının ötesine geçtiği zaman, bu antinomilere ayağı dolanır, yani necessarily iki çelişkili sonuca ulaşır: evren sonludur ve sonsuzdur; Tanrı varolur ve varolmaz. Kant bu antinomileri iki grupta toplar: matematiksel antinomiler, kategoriler evrene bir Bütün hâlinde (sonlu sezgimize asla verilmeyen görüngülerin toplamı hâlinde) uygulandığı zaman belirir; dinamik antinomiler ise bu kategorileri görüngüler düzenine ait bile olmayan nesnelere (Tanrı, can) uyguladığımız zaman ortaya çıkar. İki antinomi tipinin farklı mantıkları izlemesi çok önemlidir. Bu fark, en başta, antinomiyi ortaya çıkarmak üzere sentezi yapılan dizideki öğeler arasındaki bağın şekliyle [modality] ilgilidir: matematiksel antinomilerde duyusal sezginin erişebildiği bir çoklukla (das Mannigfaltige) uğraşırız, yani sezgide verilmiş öğelerin basit eş-varoluşlarıyla uğraşırız (buradaki mesele onların bölünebilirliği ve sonsuzluğudur); dinamik antinomilerde zekâyla uğraşırız, salt duyusal sezginin ötesine ulaşan bir sentez gücüyle uğraşırız, yani öğeler arasındaki necessary mantıksal bağlantı (Verknuepung) ile uğraşılır (sebep ve etki mefhumlarıyla).

Slavoj Žižek 1993 Olumsuzla Oyalanmak

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

ç.n.

Necessarily ve necessity‘yi çevirmeden bıraktım. Buradaki anlamı Türkçesinde karşılayamıyorum. Türkçede “gereklilik” denen şey bu değil.

English

1 Yorum

Filed under çeviri

Totoloji hâlinde topoloji — IBF

Topoloji uzamsallığın kendi içine bükülmesidir.

Ama topolojide ifade verilen kısıtlamalar uzamsal kısıtlamalar değildir.

Topoloji, uzamsallıkla ilgili bileşimsel kısıtlamalara ifade verir.

Aslında genel olarak topoloji, uzamsal olanın bileşimsel olan karşısındaki kısıtlı hâlini belirtir. [*]

Bu anlamda topoloji, bir ‘totoloji’dir. [■]

IBF

(İngilizcesi)

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under şey

Dışaran dolaysız bilgi salt bir olgu hâlinde öne sürülür — G. W. F. Hegel

Sözünü ettiğimiz bu kuram [ç.n. Jacobi], dolaylanmış bilginin ayrı ele alındığında hakikati iletmeye yeten bir vasıta olduğunu göstermekle tatmin olmaz. Onu ayırt eden öğreti, yalnızca dolaysız bilgide, yalnızca dolayımları tamamen dışaran dolaysız bilgide hakiki bir içerik olabileceğidir. Dışarıcılığı, bu kuramın metafizik anlayışa ve onun parola sözcükleri ‘ya — ya da’ya doğru gerileyen bir fenalaşma [a relapse into] olduğunu göstermeye yeter. Demek ki bu aslında haricî dolaylama alışkanlığına doğru, yani özü itibariyle sonluluğun dar ve tek taraflı kategorilerine tutunma alışkanlığına doğru gerileyen bir fenalaşmadır, ki bu kategorileri o sonsuza dek geride bıraktığını folca hayal etmişti. Ama bu konunun ayrıntılarını burada tartışmayacağız. Dışaran dolaysız bilgi, salt bir olgu hâlinde öne sürülür, ve bu Giriş Bölümünde onu ancak bu haricî bakış açısından ele alabiliriz. Bu bilginin gerçek önemi, dolaylı ile dolaysız arasındaki karşıtlıkla ilgili mantıksal meseleye geldiğimiz zaman açıklanacaktır. Fakat olgunun tabiatını, yani onun kavramını incelemeyi reddetmek, karşımızdaki bu görüşün karakterinde vardır; zira böyle bir incelemenin kendisi dolaylamaya yönelik ve hatta bilgiye yönelik bir adım olurdu. Mantıksal zeminle ilgili asıl tartışma, bu yüzden, Mantık’ın kendi muhitine geleceğimiz zamana ertelenmek zorundadır.

Mantık’ın ikinci kısmı olan Özsel Oluş Öğretisi’nin tamamı, dolaysızlık ve dolayımın içedönük ve kendini-doğrulayan birliği üzerine bir tartışmadır.

G. W. F. Hegel 1817 Küçük Mantık, s. 128

English: William Wallace
Türkçesi: Işık Barış Fidaner

Not: Öncesi.

3 Yorum

Filed under çeviri

Bağdaşım yanılsaması — Slavoj Žižek

Mücadeleye girişen öznenin düşman diye algıladığı şey, başa çıkması gereken dış engel diye algıladığı şey, öznenin kendi içkin bağdaşmazlığının maddeleşmesidir: kendi bağdaşım yanılsamasını sürdürmek için mücadele veren özneye düşmanın çehresi gerekir, onun kendi özdeşimi bu düşmana karşı çıkmaya dayanır, o kadar çok dayanır ki (sonunda) zafere ulaşması kendi yenilgisi ve çözülüşü anlamına gelir. Hegel’in sevdiği ifadeyle, dış düşmanla savaşan kişi (bilmeden) kendi özüyle savaşır. Demek ki mücadeleye girişmeyi kutlamanın çok ötesinde Hegel, daha çok, her kavgalı konumun, her taraf tutmanın gerekli bir yanılsamaya (düşman imha edildiği zaman tam varlığımın gerçekleşeceği yanılsamasına) yaslanmak zorunda olduğunu söyler. Bu da bizi Hegelci ideoloji mefhumu olabilecek şeye getirir: imkân koşulunun (konumumuzun aslî unsuru olan bir şeyin) imkânsızlık koşulu gibi (tam gerçekleşmenizi önleyen engel gibi) algılanmasına getirir – ideolojik özne kendi özdeşiminin tamamen bozucu engel diye algıladığı şeye yaslandığını kavrayamaz.

Slavoj Žižek 2012 Hiçten Az, s. 200

İngilizcesi

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

2 Yorum

Filed under çeviri

Kuantum Sıçraması Esas İmleyendir

Bohr’un davet etmesi üzerine Schrödinger Eylül 1926’da dalga mekanikleri hakkında ders vermek üzere Kopenhag’ı ziyaret etti. Ardından kuantum kuramının temelleriyle ilgili günler boyunca süren uzun tartışmalar yapıldı: Schrödinger, dalga mekaniğine dair yeni basit fikirlerinin ikna edici bir resmini verebiliyordu, Bohr ise kuantum sıçramaları olmadığında Planck Yasasının bile anlaşılmaz halde kalacağını ona izah etti. En sonunda Schrödinger:
— “Bu lanet olası kuantum sıçrama işine yapışıp kalacaksak, o halde kuantum kuramıyla herhangi bir alâkam olmuş olmasından pişmanlık duyuyorum,” diye çaresizlikle bağırdı, Bohr şöyle yanıtladı:
— “Ama geri kalanımız senin yaptıklarına müteşekkirdir, çünkü kuantum kuramının netleştirilmesine çok büyük katkılarda bulundun.”

(Heisenberg, 1955, Niels Bohr’un 70’inci doğum günü için hazırlanan kitap)

***

Schrödinger’in kuantum sıçramasına dair reductio ad absurdum’u: Bir kedi vidyosu

***

Kuantum Sıçraması Esas İmleyendir

schrodinger-bohr

***

İngilizcesi

6 Yorum

Filed under çeviri, bilim

Olsa olsa lüzumsuz birer tekrarlama sayılabilir — G. W. F. Hegel

Felsefe ile dolaysız bilginin [ç.n. Jacobi’nin] temin ettikleri arasındaki fark daha çok dolaysız bilginin felsefe karşısında takındığı dışarıcı [exclusive] tutumu merkez alır.

Oysa Descartes’ın ‘Cogito, ergo sum’ düsturu, Çağdaş Felsefe’nin bütün ilgisini yasladığı söylenebilecek bu düstur, yazarı onu ilk bildirdiğinde, kendine delalet eden dolaysız bir hakikatti. Bu düsturu syllogism diye adlandıranlar herhalde ‘Ergo’ kelimesinin syllogism‘lerde geçmesinden daha fazlasını biliyorlardır. Ara terimi nerede arayacağız? Bu adı meşrulaştırmak için eğer Descartes’ın fikirler bileşimine ‘dolaysız’ syllogism diyeceksek, bu lüzumsuz syllogism çeşidi, düşüncede ayrık kalan terimlerin dolayımsız kalan sentezine verilmiş bir ad olmakla kalacaktır. O halde dolaysız bilginin öne sürdüğü düstur, oluşun fikirlerimizle sentezi, syllogism olma hakkı bakımından Descartes’ın aksiyomundan ne eksik ne de fazladır. Bizzat Descartes’ın ‘Cogito, ergo sum’un syllogism olmadığını açıkça bildirdiği kısmı, Hotho’nun ‘Kartezyen Felsefe Üzerine Tez’inden (1826’da yayınlandı) alıyorum. Kısımlar: Respons. ad II Object.: De Methodo IV: Ep. I. 118. Birinci kısımdan konuyla daha ilgili sözleri alıntılıyorum. Descartes şöyle diyor: ‘Düşünen oluşlar olmamız “prima quaedam notio quae ex nullo syllogismo concluditur” ‘ (Hiçbir syllogismden çıkarılmamış öncül bir kavramdır); ve devam ediyor: ‘neque cum quis dicit; Ego cogito, ergo sum sive existo, existentiam ex cogitatione per syllogismum deducit.’ (Birisi düşünüyorum o halde varım ya da varolurum dediğinde de varoluşu düşünceden bir syllogism yoluyla çıkarmış olmaz.) Descartes syllogismin neyi gereksindiğini biliyordu, o yüzden şunu ekledi: düsturun syllogism çıkarımlarına uyması için ana önermeyi ona eklemeliyiz: ‘Illud omne quod cogitat, est sive existit.’ (Düşünen her şey vardır ya da varolur.) Elbette o bu ana önermenin kendisinin ilk düsturdan çıkarılması gerektiğini belirtir.

Descartes’ın dili, düşünen ‘Ben’in aynı zamanda olması gerektiğine dair düsturu, bu bağlantının bilincin basit algısında örtük halde verilmiş olduğunu söylemesi, – bu bağlantının mutlak başlangıç olması, ilke olması, her şeyden daha kesin ve belli olması, öyle ki hiçbir kuşkuculuğun bunu kabul etmeyecek kadar monstroz olamayacağı: – bütün bu dil o kadar canlı ve belirgindir ki Jacobi ve diğerlerinin bu dolaysız bağlantı hakkında çağdaş beyanları olsa olsa lüzumsuz birer tekrarlama sayılabilir.

G. W. F. Hegel 1817 Küçük Mantık, s. 127

English: William Wallace
Türkçesi: Işık Barış Fidaner

ç.n. Bunun da devamını başka bir sayfada çevireceğim.

3 Yorum

Filed under çeviri, bilim