Koray Kırmızısakal’ın Tuncay Birkan’ın “Evin Reddi” kavramını “statik olana karşı girişilen mücadele” olarak ele aldığı yazısı okur nazarında statik olana karşı dinamik olanı savunan hem politik anlamda ilerici hem de akademik anlamda güncel ve bilgilendirici bir bağlam sunduğu intibası uyandırmaktadır [1]. Oysa yazıyı harekete geçiren asıl güdü okuru idealleştirilmiş bir imleyene –yazarın deyimiyle “Yuva”ya– teslim etmektir, bu yolla öznenin dinamik ve rahatsız edici arzusu safdışı edilecek ve özne sabit bir memnunluğa kavuşturulacaktır, böylece özne (daha yazının başlığında ilan edildiği gibi) “sürgünden ebediyete” ulaştırılacak, yani öldürülecektir. Okumaya devam et
Tag Archives: Ev-Semptom
Yuva Adam Vakası: “Yuva” Adına Semptomu İptal Etme Girişimi — Işık Barış Fidaner
Ev-Semptom — derleme
Son versiyon: 23 Mart 2021
Yazılar tek tek linklerden ya da kitabın etiket sayfasından (Ev-Semptom) okunabilir.
Işık Barış Fidaner
İçindekiler
— Ayna Evresinde İmgesel, Simgesel, Gerçek
— Sahi Sahiliğin Anlamsız İmletimi
— Dürtüsel Erozyon (Yineleme) ile Arzusal Erozyon (Yenileme)
— Mücadeleyle kazandığım ilk hiperlink
— Yuva Adam Vakası: “Yuva” Adına Semptomu İptal Etme Girişimi
屋 : ev
Filed under kitap
Tagged as Ev-Semptom, Görce Derlemesi, Görce Yazıları, Işık Barış Fidaner
Umut ve Umutsuzluk — Işık Barış Fidaner
Hatırlayalım: “belki tarihin bitmemiş akışına simgesel bir dikiş (sütur) atmak imkansız değildir.” [1] Dikiş bir imleyenin özneyi başka imleyenler için temsil etmesidir. Dikişin görünen yüzü olan “belki imkansız değildir”i anlatan önceki yazının aksine bu yazıda daha çok dikişin görünmez alt yüzü olan “imkansızdır”dan söz edeceğim.
Ayna Evresinde İmgesel, Simgesel, Gerçek — Işık Barış Fidaner
Lacan deyince ilk akla gelen kavramlardan birisi “ayna evresi”dir. Ayna evresi küçük bir çocuğun aynada kendi yansımasını gördüğü zaman yaşadığı büyük sevinci adlandırır. Bu sahne ile kurulan özdeşim ve canlandırdığı duygu Lacan’ın kavramlarını tanıtmak için uygun bir çıkış noktası sağlar. Ayna evresini ömür boyu farklı bağlamlarda tekrarlanan bir sahne olarak düşünürsek, ayna yerine sayfa (dergi), perde (sinema) veya ekran (televizyon, bilgisayar) konabilir, ya da insanların yüz yüze gelmesi düşünülebilir. Korona yıllarında Zoom da bir tür ayna evresi sayılabilir. Okumaya devam et →
Ev Semptomdur — Işık Barış Fidaner
Tuncay Birkan’ın “evin reddi” kavramına yanıt olarak Zeynep Nur Ayanoğlu “evin reddinin reddi” kavramını öne sürdü.[1] Evin reddi kavramına göre sol siyaset “ev”in temsil ettiği yerelciliğe (ve yerelliğe) karşı çıkmalı ve “sokak”ın temsil ettiği evrenselliği savunmalıdır. Evin reddinin reddi kavramına göre ise yerelliğin tamamen dışlanması sol siyasetin evrenselci konumunu zayıflatır ve ona zarar verir.
Yazının geri kalanını Birikim Güncel’de okuyabilirsiniz.
Dürtüsel Erozyon (Yineleme) ile Arzusal Erozyon (Yenileme) — Işık Barış Fidaner
Para ‘ölü başkan’ parçasıdır, yani feda edilmiş ilksel babadan koparılmış lokmalardır [1]. Parası olan kişi ‘müşteri’ konumuna geçer ve meta fetişinin evrensel gücüne dayanarak sizin üzerinizde hak iddia eder. Eğer arzulanır bir ‘ürün’ elinizde hazırda varsa onu verip müşteriyi başınızdan savabilirsiniz. Yok eğer eliniz boşsa, o zaman müşterinin size doğru savurduğu ‘ölü başkan’ parçalarını karşılayabilmek için kendi kendinizden parçalar koparıp ona vermeniz gerekir. ‘Emek-gücünün satılması’ denen bu işlem sonucunda müşteri artık ‘işveren’ olur, siz de onun işçisi olursunuz.
Sahi Sahiliğin Anlamsız İmletimi — Işık Barış Fidaner
Sahi sahilik (true truth) (Fidaner ve Ayanoğlu, 2020), sahiliğin gerçeklik uğrunda feda edilen parçasıdır (Fidaner, 2020, 23 Ekim). Peki, sahi sahiliğin içeriği nedir? Lacan’ın 9’uncu seminerde dediğine göre, “Sahi sahilik (vraie vérité) teriminin bir anlamı vardır, hatta psikanalizin bütün itibarı bu anlam üzerine bina edilmiştir. Psikanaliz kendisini dünyaya ilk olarak sahi sahiliği getiren olarak sunmuştur.” (Lacan ve Gallagher, 2010) Okumaya devam et →
Eril ve Dişil Marksizm — Işık Barış Fidaner
Kapitalist üretimin yapıtaşı “emek-gücünün satılması” yoluyla bir çabanın angaje edilmesi işlemidir [1]. Satıştan önce emek-gücü bir töz olarak mevcut değildir, satış anında bir “kaynak” (resource) olarak simgelenir ve o anda kapitalist dünyada belirir [2]. CV bu simgesel kaynağa delalet eden öyküdür.
Çabanın angaje edilmesi hayatı oluşturan yetki-beden kompleksleri alanında gerçekleşir [3]. “Emek-gücünün satılması” yetkilenme ile bedenlenmeyi birbirinden ayırmanın özgül bir yoludur [4]: Patron yetkilenmeyi üstlenir, işçi bedenlenmeyi üstlenir. Patron yetkilenmenin zemini olarak gerek duyduğu iradeyi işçiden alıp yönetir, işçi ise bedenlenmenin zemini olarak gerek duyduğu sistemi patrondan alır ve idare eder. Böylece patronun yetki-sistemi ile işçinin irade-bedeni arasında bir tür eşyaşam (simbiyoz) kurulur [5].
Aziz, Dahi, Deli — Işık Barış Fidaner
Renata Salecl Bilmezlik Tutkusu (2020) kitabında taslama sendromundan (imposter syndrome) söz ederken Helene Deutsch’un konuyla ilgili makalesinden yararlanır. Deutsch her normal bireyin olmak istediği şekli yansıtan ideal bir ego inşa ederek az ya da çok taslama (imposture) yaptığını belirtirken bu yaygın duruma çok ilginç bir istisna koyar:
Normal bir bireyin karmaşık gelişiminde belli düzensizlikler olur ve ancak nadiren başarılı bir ahenk sağlanabilir. Belki de ego ideali ile benlik arasında özdeşlik sağlayanlar sadece azizler, dahiler ve psikotiklerdir. (Taslayıcı: Bir Psikopat Tipine Dair Ego Psikolojisine Katkı)
Deutsch’a göre azizler, dahiler ve psikotiklerde yansıtılan idealden uzak kalma durumu yoktur, o yüzden onlar taslama yapmazlar. Şimdi gelin bu üçlü istisnayı bir semptom gibi yorumlayalım.