Tag Archives: Freudcu

Trimetilamin — Jacques Lacan

(Zizek Studies, Game Dasein)

sevgili dostlar,
sizi ilgilendirebilecek bir bilgisayar bilimi kağıdı [paper] yayınladık:

Bölüntüler ve Özellik Atamaları için Özet İstatistikleri [*]
ozet-istatistikleri.pdf

bu kağıt –diyebilirim ki– 2007’den beri yürüttüğüm zizek esinli çalışmaların “trimetilamin”i oldu. bir sebeple bilgisayar bilimi için yeni bir istatistiğe giriş halinde belirmesi gerekti.

Ekim 2013

[*] ç.n.
Ayrıca bkz.
İzdüşüm Entropisi ile Sözcüklerin Öbeklenmesi
izdusum-entropisi.pdf

Freud İrma rüyasını anlatıyor:

… İltihabın nereden geldiğini de doğrudan biliyoruz. Yakınlarda dostum Otto, İrma fenalaştığında ona bir preparat enjekte etmişti, içinde propil vardı, propilen … propriyonik asit … trimetilamin (ve formülünü karşımda kalın harflerle görüyorum) … böyle enjeksiyonlar hafife alınmaz … Muhtemelen şırınga da temiz değildi.

***

Jacques Lacan’ın ikinci seminer kitabından: Freud’un Kuramında ve Psikanaliz Tekniğinde Ben 1954-1955.

trimethylamine

“Kalın harflerle bastırılmış halde beliren şey, konuşmaların curcunasının ötesinde, İncil’in Mene, Tekel, Upharsin‘i gibi beliren bu şey trimetilamin formülüdür. Size bu formülü yazacağım.” “Benim kehanetim gibi bu formül de hiçbir şeye hiçbir yanıt vermez. Ama onun böyle hecelenme tarzı, muammalı, hermetik doğası, aslında rüyanın anlamı meselesine cevap verir. İslamî formüle benzeterek modellenebilir bu – Tanrıdan başka Tanrı yoktur. Sözden başka hiçbir çözümü yoktur probleminizin, sözden başka hiçbir söz yoktur. / Bu sözün yapısına yaslanabiliriz, ve yapı burada gayet simgesel bir biçimde ortaya çıkar, çünkü kutsal işaretlerle verilmiştir.”

herhangi bir rüyada mesele rüya işi meselesidir, ve her zaman rüya işi mekanizmasına dair genel meseledir, bu mekanizma da birikimsel oluşlardan oluşur, ikili ya da çok yönlü çapraz-ilişkilerden değil, matrislerde/tensörlerde ister cümlelerde/makalelerde ifade edilmiş olsunlar

Lacan’ın ikinci semineri 170’inci sayfa:

İrma’nın enjeksiyonu rüyasında, rüyayı görenin dünyası tam da en büyük imgesel kargaşaya gömüldüğünde, söylem devreye girer, söylemin kendisi, anlamından bağımsız halde, çünkü o anlamsız bir söylemdir.

Sonra öznenin bileşiminin bozunduğu ve yok olduğu görülür. Bu rüyada öznenin aslen başsız karakterinin tanınması vardır. Bu noktayı trimetilamin formülündeki N belirtir. Orası o anda öznenin Ben’inin olduğu yerdir. Ve bu rüyanın son sözünün mizahsız söylenmediğini, ne de tereddütsüz söylendiğini, bence siz de göreceksiniz çünkü bu adeta bir şakadır [Witz]. Tam hydra başlarını yitirdiği zaman, bir ses, hiçkimsenin sesinden başka hiçbir şey olmayan bir ses trimetilamin formülünün belirmesine sebep olur, meseleyi bağlayan, her şeyi söyleyen son söz bu olur. Ve bu söz bir söz olması haricinde hiçbir anlama gelmez.

Bunda adeta hezeyanlı bir hava vardır, aslında öyledir de. Diyebiliriz ki öyle olurdu, şayet Freud tek başına rüyasını analiz ederek, onu bir okültist gibi ele alarak, orada özneye ve söze dair gizemin gerçek çözümünün yattığı noktanın sırrını adlandırmaya çalışsaydı. Ama Freud tek başına değildir. Kendi şeytanvari gizemindeki bu sırrı bize söylediğinden itibaren, Freud artık bu rüyayla tek başına yüzleşmez. Nasıl ki analizde rüya analiste yöneltilirse, Freud da bu rüyayı kendi adına bize yöneltmiş olur.

O bu rüyayı psikologlar ve antropologlar topluluğu adına görmüştür. Rüyayı yorumladığında, bunu bize yöneltmektedir. Ve işte bu yüzden rüyanın absürt son sözünde bu sözün bulunması bu rüyayı bir hezeyana indirgemez, çünkü Freud, bu rüya aracılığıyla, bize kendini duyurur, bizi kendi nesnesine doğru yola çıkarır, yani rüyanın anlaşılmasına doğru. Nemo’yu ya da kendi bilinçdışını temsil eden başsız öznenin alfa ve omegasını bulması sadece kendi adına değildir. Aksine, rüya aracılığıyla konuşan kendisidir: bize bir şey söylediğini istemeksizin ve başta anlamayıp sonradan fark eden, ve ancak rüyanın analizi esnasında fark eden kendisidir, yani bize hem kendi olan hem de artık kendi olmayan bir konuşma yaparken bunu fark eden – Ben oyum: bu hastaları iyileştirmeye kalkışmaya cüret ettiğimden dolayı affedilmek isteyen, şimdiye dek kimsenin anlamak istemediği ve tedavisi yasaklanan. Ben oyum: bu yüzden suçlanmak istemeyen, çünkü şimdiye dek insan faaliyetine dayatılan her sınırın çiğnenmesi suçlu olmak olmuştur hep. Ben böyle olmamak/doğmamak istiyorum [Je veux n’être pas cela]. Benden başka, bütün diğer kişiler var. Burada ben sadece bu kocaman bulanık hareketin, hakikat seferinin temsilcisiyim, burada kendimi siliyorum. Ben artık herhangi bir şey değilim. Benim azmim benden daha büyüktü. Kuşku yok ki şırınga kirliydi. Ve tam olarak bunu fazla arzuladığım ölçüde, bu eyleme katıldığım ölçüde, kendim olmak, yaratıcı olmak istediğim ölçüde, yaratan ben olmadım. Yaratan benden daha büyük birisi oldu. O benim bilinçdışım oldu, benim içimde, benim ötemde konuşan bu ses oldu.

Bu rüyanın anlamı budur.

entropiden başka parametre yoktur ve bilim onun elçisidir.

5 Yorum

Filed under çeviri, bilim

Freudcu psikanaliz Arjantin’de o kadar seviliyor ki mahpuslar bile her hafta gidiyor — Olivia Goldhill

Olivia Goldhill — 20 Ağustos 2016 — qz.com

sigmund_freud_1926-1

Arjantin’deki hapishanede terapiler Freudcu psikanalize dayanıyor. (Wikimedia)

Freudcu psikanaliz Arjantin’de çok revaçta. Kişi başına düşen en yüksek psikolog sayısına sahip olan bu ülkede psikanaliz çocukların tedavisinde standart bir seçenek. O yüzden hapishanelerdeki mahkumların da haftada bir Freudcu psikanaliz almaları anlamlı.

En azından Buenos Aires’teki hapishanelerden birinde, psikolog ve araştırmacı Alicia Iacuzzi’nin 30 yıldır yönettiği programda bu yapılıyor. Mahpuslara yönelik diğer mental sağlık hizmetleri daha Lacancı bir yaklaşıma sahip, Fransız psikanalist ve psikiyatrist Jacques Lacan’ın çalışmalarına dayanmakta, ama Iacuzzi hapishane terapisinde en iyi ilkeleri Freud’un sağladığına inanıyor.

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri

Freud ve İnsan Canı — Bruno Bettelheim

Sigmund Freud eserlerinin James Strachey’nin yaptığı “Standart Edisyon” İngilizce çevirilerini eleştiren böyle bir kitap var. 1983’te yayınlanan kitabın aynı sene New York Times’da değerlendirmesi yapılmış:

Freud Is Better In German” by Frank Kermode

Kitap elimde, bir gün okuyacağım, değerlendirmeyi de muhtemelen günün birinde çevireceğim. İngilizce bilenler şimdiden okuyup düşünsün diye buraya bıraktım.

516na9d12yl-_sx272_bo1204203200_

4 Yorum

Filed under çeviri, bilim, kitap

Freud sonrası yazarlara göre histeri — Paul Verhaeghe

Gelin şimdi başlangıç noktamıza dönelim, histeri üzerine Freud sonrası yazılanlara. Sonuç üç ayaklıdır.

1. Histerinin özü denen şeye dair hiçbir uzlaşı yoktur. Hep çelişkili beyanlar vardır.

2. Çok çarpıcı bir görüngü: Yazarlar, nesnel gözlemci konumlarına rağmen, neredeyse hep manevi değer muhakemelerine müracaat ederler. Ve bu muhakemeler hiç de düz değildir, tarif edilen belirtiler kadar çeşitlenmiştir! Çok olumlu, zeki ve çekici histerikten —günümüzde ona jarvis denir, histerik nitelemesi fazla olumsuz geldiğinden— en olumsuz ve iğrenç histeriğe kadar. Aradaki tüm renk ve bileşimler mümkündür. Bazen birisinin lehinde ya da aleyhinde bir müdafaa okuyormuş izlenimi edinmemek neredeyse imkansızdır, son hükmü vermesi beklenen İmgesel bir hakime yazılmış gibidirler… Çeşitli alıntılarla bunu bol bol örnekleyebilirdik, ama o zaman bunlar çok fazla yer kaplayacaktı. O yüzden, yukarıda bahsedilen ikinci gruptaki çeşitlenmeye okuyucuyu yönlendirelim, bu da neredeyse her seferinde ‘iyi, gerçek, yetişkin’ ile ‘kötü, sahte, çocukça’ arası bir karşıtlığa indirgenebilir. Fakat belli bir alıntı var ki onu geri çekmek istemiyoruz. İlgili literatür üstüne kapsamlı bir çalışmaya dayanarak, Chodoff ve Lyons histerik kişiliğin ortak böleni olan şu nitelik grubuna ulaştılar: Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri, bilim

12 Psikanalistin Ofislerinde — Carey Dunne

Carey Dunne — 16 Nisan 2014 — fastcodesign.com

Freud hastalarını şark işi kilimli bir kanepede yatmaya çağıralı beri,
terapistler dahilî tasarımı işlerinin önemli bir bileşeni saymışlardır.

3029093-slide-s-analyst-01
Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under çeviri

Gelişen nörobilim araştırmaları Freud’un “Üstben” fikrinin kulağa geldiği kadar tuhaf olmadığını gösteriyor — Olivia Goldhill

Olivia Goldhill — 9 Temmuz 2016 — qz.com

sigmund_freud_1926-1

Belli Freudcu fikirler hala iyi. (Wikimedia Müşterekler)

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, çoğu bilimsel çevrede ilginç ama derinden kusurlu sayılıyor. Fakat Ödip Karmaşasına dair kesin deliller bulunmasa da birçok anahtar Freudcu fikir hala su götürmeyebiliyor. Mesela Freud bilinçdışı düşünce mefhumunu önermiştir, o bunun psişemizin ‘O’ kısmında gerçekleştiğine inanıyordu [*]. Ve nörobilim araştırmasında hızlı gelişen bir saha Freud’un Üstben diye tarif ettiği şeyle örtüşüyor.

Geçtiğimiz beş yıl boyunca, üstbilişe dair araştırmalar çoğaldı. Üstbiliş, en basitinden, bildiğimizi bilmektir. Başka sözlerle, üstbiliş bilinçli düşünce süreçlerimize dair bir farkındalıktır. Bunun yalın bir örneği, yarışma programında verdiği cevaptan ne kadar emin olduğunun muhakemesini yapan bir katılımcıdır – kendi düşünceleri üstüne düşünmektedir.

Freud’da Üstben kavramı daha etik bir rol, yani O ve Ben’i manevi kuralları takip etmeye teşvik eden bir rol oynamış olsa da, (üstbilişe çok benzer şekilde) düzen dayatan bir roldü bu. [**]

Bilince Dair Bilimsel Çalışma Derneği’nin bu yıl Buenos Aires’te düzenlediği konferansta üstbilişi konu alan bir derste, bilişsel psikolog Axel Cleeremans, Freud’un O-Ben-Üstben yapısının güncel nörobilimde çalışılan Bilinçdışı-Bilinç-Üstbiliş yapısıyla kabaca örtüştüğüne işaret etti.

“‘O’, bizim bugün bilinçdışı dediğimiz şeydir, yani bilinçli farkındalığın erişimi olmaksızın yerinde durarak sürmekte olan işleyişlere nüfuz eden temsillerden oluşan engin bir envanter olması fikridir,” dedi. “‘Üstben’ bir anlamda üst-bilişle bağlantılıdır, birinci-düzen farkındalığa ek olarak, yani uyandığımızdan itibaren karşımızdaki teknik filme ve tecrübe ettiğimiz duyumsamalar sahasına ve taşıdığımız düşüncelerimize ek olarak, bir gözetim ve denetim sistemi bulunması fikriyle bağlantılıdır.”

Cleeremans Freud’un çoğu eserinin güncel bilimsel değer taşıdığına inanıyor. “Bence onu itibarsızlaştırmak yanlıştı. Fikirleriyle hiç alakası olmayan türlü türlü politik sebeplerle itibarsızlaştırıldı,” diyor. Freud’un cinsellik ve kadınlara dair çalışması, örneğin, büyük ölçüde gözardı edilirken, çalışmasının geniş yapısında hala kayda değer bir kıymet bulunuyor. “Esas fikirleri duruyor,” diye ekledi Cleeremans.

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

[*] ç.n. İngilizce metindeki ‘id’ Freud’un İngilizceye çeviren Strachey’in Latinceden getirdiği bir terim. Almancada Freud ona “O” demişti yani Almancası “das Es”, bu da İngilizceye “It” diye çevrilebilirdi. Hu hu bilimsel çevreler bunları da duyuyor mu?

[**] ç.n. Psikanalist ve filozof Slavoj Zizek çoğu eserinde “Keyif al!” emriyle Simgesel düzeni dağıtan daha başka türlü bir Üstben’i tanıtır.

1 Yorum

Filed under çeviri, bilim

Hatırlamak & Unutmak — Russell Grigg

LC

LCEXPRESS Lacancı Pusula’nın yeni biçimini sunar. Hem klinik için hem de çalışma günleri ve konferans buluşmaları öncesinde erişilmek üzere önemli metinleri dinamik vakitlerde sunmayı hedefler. Kuramsal çalışmalar ve klinik pratikler yayınlayan LCEXPRESS hem Lacancı geleneğin uzundur bilinen kavramlarını hem de yeni bıçak sırtı [cutting edge] formülleştirmeleri vurgulamaktadır.

lccom

Precis

Bu kışkırtıcı ve özenle inşa edilmiş makalesinde Russell Grigg hem Freud hem de Lacan’ın yas ve melankoli kavramlarını gözden geçirerek bu terimlere dair anlayışımıza müdahale ediyor. Grigg öncelikle yas işinin kaybedilmiş nesnenin silinmesiyle sona erdiğini kabul eden Freudcu mefhuma karşı çıkıyor ve bize Freud’un kendi kızının ölümünden sonra yaptığı gözden geçirmeyi hatırlatıyor. Lacan’ın çalışmasını temel alarak “anılaştırma” [memorialization] terimini öneren Grigg’e göre nesnenin anılaştırılması, “nesnenin yok oluşuna dair Öteki’nde, simgeselde bir kayıt bırakılmasını şart koşar.” İkinci olarak Grigg melankoli ve psikoz arasındaki koşutlukları belirtiyor. Lacan’da a nesnesinin icadından sonra psikoz mefhumunun genişlediğini, istila edici imgesel keyfiyet (Schreber’deki gibi) odağından çıkıp nesnenin gerçeğiyle dolaysız yakınlaşmaya odaklandığını gösteriyor, ve Grigg melankolide cereyan eden şeyin aynen bu gerçekle karşılaşma olduğunu öne sürüyor. Grigg’in açıklamasına göre anılaştırma, nevrotiğin a nesnesine karşı korunmasını tamir edecek fallik bir işlevin yeniden inşa edilmesi boyunca yas işine yardımcı olur. Fakat, melankolide nesnenin gerçeğini örten suretler düşer, yani melankoli sonu gelmez bir yas değildir, daha çok, gerçek olanla kaçınılmaz bir yüzleşmedir.

Nancy Gillespie, Eş-Editor

Hatırlamak & Unutmak

Russell Grigg — Mayıs 2016 — LC EXPRESS 3(2)

“Yasta ‘başarı’ nedir? Hatırlamakta mı yatar yoksa unutmakta mı?”
Julian Barnes

Yas nedir? Sahiden, bir insanın sevdiği birini kaybettiğinde, yani gerçekten sevdiği birini kaybettiğinde başından geçen bu olay nedir?

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri, makale

Rüya işinde mantık ve mantıkdışı — John Sallis

Rüya işi [dream-work] bir çeviri meselesidir, bir çeviri işidir. Sadece çeviridir. Başka bir şey değil. Fazlası değil. Rüya işinde rüya işi yoluyla bir çeviriden başka hiçbir şey üretilmez.

En azından Freud’un rüya işine dair söylediği şey budur, bu işin sadece çeviriden oluştuğudur, bu işin olsa olsa bir çeviri ürettiğidir. Psişe, bizzat rüya işi içinde –işleyeceği şeyin bünyesinde değil– sadece bir çevirmen işlevi gösterir, –bilinçli zeminin altında– çeviri işini icra eder.

Okumaya devam et

9 Yorum

Filed under çeviri, makale

Verneinung — Slavoj Žižek

Freudcu-Spinozacı ver (clinamen ile diğer türden yer değiştirmeler) ile daha radikal Hegelci nein‘dan (kesik, olumsuzlama, boşluk) meydana gelen Almanca Verneinung kelimesinde birleşen iki negatiflik uğrağını bir arada nasıl düşüneceğiz peki? Bu iki boyut, öznenin boşluğu ya da negatifliği ile gerçekliği bulanıklaştıran lekeyi birbirine bağlayan Lacancı $-a formülünde bir araya getirilseler nasıl olur acaba? Ver gerçekliğin anamorfik tahrifatına, özneyi gerçekliğe kazıyan lekeye karşılık gelir; nein ise gerçeklikteki yarık, deliktir. Bunlar aynı madalyonun iki ayrı yüzü, daha doğrusu, bir Möbius şeridinin karşıt taraflarıdır: boş yer ile aşırı nesnenin bağlılaşımı. Uzatma ya da gerçeklik tahrifatı olmadan bir yarık yoktur (nesnesel karşılığı olmadan özne olmaz) ve bunun tersi de geçerlidir, gerçekliğin her anamorfik tahrifatı bir özneye tanıklık eder.

Slavoj Žižek, Hiçten Az, çev. Erkal Ünal, İstanbul: Encore, 2015, s. 377

Yorum bırakın

Filed under çeviri, şey

Olsa Olsa Yaya — Courtney Barnett

Seni seviyorum nefret ediyorum çitin üstündeyim herşey buna bağlı iyiyim kötüyüm iyileşiyorum trendleri belirliyorum gerçekten senden hoşlandım horgördüm hayranım ne yapacaz herşey hepsi dökülürken itiraf etmeliyim berbat ettim küçük bir başarı olmalıydı ama konudan saptım en azından elimden geleni yaptım galiba bu o öbürü neden dert edeyim ki ölüm döşeğimde yanımda olmayacak ama ben yine senin kafanda olacağım

Beni kaideye koy da umudunu boşa çıkarayım
İstisnai olduğumu söylersen seni sömüreceğim söz
Bütün paranı ver de biraz origami yapayım canım
Bence sen bir şakasın ama ben seni pek komik bulmadım

İçimde monolog doygun ve analog çizilmiş ve sürükleniyor ben bu fikre bağlandım bunlar hep değişken bir düş tatlı acı felsefe hiçbir fikrim yok ben buraya nasıl geldim içerliyorum varoluşsal zamansal kriz geçiriyorum saadetli yaz saati uygulaması tamir edemez bu az çalışan çok cinsel berbatlığı ilgisizliğimi dışavurmalıyım sıçanlar peşimde kafamın içinde ne derdi Freud olsaydı

Beni kaideye koy da umudunu boşa çıkarayım
İstisnai olduğumu söylersen seni sömüreceğim söz
Bütün paranı ver de biraz origami yapayım canım
Bence sen bir şakasın ama ben seni pek komik bulmadım

Kafamı temizlemek istiyorum terebentin siyanürle hoşlanmıyorum içeride geçen münakaşadan bakışını yakalamaya uğraştığımda nefret ediyorum mutfakta ağladığını görmekten bilmem beni neden böyle yapıyor oysa benim bile değilsin düşününce hatalı uyumlu iffet tasladığımı söyleyemem kirli çamaşır sanırım hepimiz fazla hızla büyüyoruz sahteyim ben düzmeceyim uyanığım yalnızım ben sadeyim Akrep burcuyum

Beni kaideye koy da umudunu boşa çıkarayım
İstisnai olduğumu söylersen seni sömüreceğim söz
Bütün paranı ver de biraz origami yapayım canım
Bence sen bir şakasın ama ben seni pek komik bulmadım

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri, şarkı