Tag Archives: İşte böyle

Yersiz Kitaplar 24 tane oldu

24 tane olmaları vesilesiyle Yersiz Kitaplar‘ı hatırlatıyorum. Çünkü 24 ikiye de bölünebilir, üçe de bölünebilir. Hatta ikiye art arda üç kez bölünebilir.

Ama karışıklık olmasın: Üç kez ikiye bölünmesinin üçe bölünmesiyle hiçbir alakası yoktur. Üç kez ikiye böldükten sonra isterseniz üçe bölebilirsiniz, istemezseniz bölmezsiniz. Bölünmemiş halde kalır.

Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under kitap

İşte böyle — çeviri derlemesi

iste-boyle-kapakSon versiyon: 3 Temmuz 2016

(54 sayfa — PDFLaTeX)

İçindekiler

Cinsel ilişkinin yokluğu ve iki evrensel (Jacques Lacan)

Hatırlamak & Unutmak (Russell Grigg)

Baltalı Adam Anıtmezarı İstila Edip Vladimir Lenin’i “Uyandırmak” İstedi

Koşulların yazgısı (Alain Badiou)

Sevgili Britanya (Slavoj Žižek, Yanis Varoufakis)

Lobiciler Antlaşması (EDRi)

İkinci Varış (William Butler Yeats)

Zehirlidir (Brendan Cox)

Engelli St. Jude hastası Havaalanı Polisi’yle kanlı boğuşmadan sonra havaalanı ve TSA’yı dava etti

NIH görme bilimcileri retinamızdaki çubukların kaynaklanmasına dair kuramı test ediyor

Ateş böceklerine ne oluyor? (Melissa Breyer)

Led Zeppelin’i mahkemeye götüren merdiven

Küçük Yıldıztaşı Dünya’nın Sürekli Yoldaşı (NASA)

Sahipsiz Gök geliştiricisi oyunun adı üstüne ‘gizli, aptalca’ hukuk kavgasına kapıldığını söylüyor (Michael McWhertor)

Efsane ve şeytanîlik (Jacques Lacan)

Büyücülük ve bilim üzerine (Jacques-Alain Miller)

Belçika Bunalımları (Stijn Vanheule)

Diğer kitaplar

7 Yorum

Filed under çeviri, kitap

Engelli St. Jude hastası Havaalanı Polisi’yle kanlı boğuşmadan sonra havaalanı ve TSA’yı dava etti

Wayne Carter — 30 Haziran 2016 — wreg.com

MEMPHIS, Tenn. — Yaralanan ve moraran Hannah Cohen Memphis Uluslararası Havaalanı’ndan kelepçeyle götürüldü.

19 yaşındaki Hannah 30 Haziran günü St. Jude Hastanesi’nde yapılan beyin tümörü tedavisinin ardından Chattanooga’daki evine gidiyordu.

17 yıldır yaptıkları bir seyahatti bu.

Bu kez, silahsız Hannah, güvenlik kontrol noktasındaki metal detektörünü tetikledi.

“Daha çok tarama yapmak istediler, o da çekiniyordu, ne yapacaklarını anlamadı,” dedi annesi Shirley Cohen.

Cohen, dediğine göre, TSA ajanlarına kızının kısmen sağır, tek gözü kör, felçli olduğunu ve kolayca kafasının karıştığını anlatmaya uğraştı ama polisler onu bir mesafe ötede tuttular.

“Onlardan kurtulmaya çalıştı, ama bir an sonra, onlardan birisi onu yere indirdi ve kafasını yere çarptı. Her yerde kan vardı,” dedi Cohen.

Hannah tutuklandı, gözaltına alındı ve tedavisinin sona ermesini kutluyor olması gereken gece Doğu Hapishanesi’nde kilit altındaydı.

“Öylece kaldık, gidecek hiçbir yerimiz yoktu, diş fırçamız bile yoktu, çantalarımız Chattanooga’ya gitmişti,” dedi Cohen.

Yetkeler [authorities] sonradan suçlamaları iptal etti ama aile Memphis Havaalanı, Havaalanı Polisi ve Ulaşım Güvenlik Yönetimi (TSA) aleyhine dava açtı.

Bu tarafların hiçbiri davaya atıfla yorum yapmadı ama TSA’dan Sari Koshetz’in yayınladığı beyanda, “Yolcular kendi belirli ihtiyaçları ya da tıbbi durumlarıyla ilgili olarak tarama sürecini daha iyi öğrenmek için önceden arayabilirler,” denildi.

Cohen bunca yardımdan sonra böyle olmasına inanamadığını söyledi.

“19 yaşında ama o hep benim bebeğim olacak. Beraber çok şeyler geçirdik.”

Açılan davayı buradan okuyabilirsiniz.

1 Yorum

Filed under çeviri

İkinci Varış — William Butler Yeats

Açılan girdapta dönüp dönerken
Duyamaz çevik atmaca sahibini;
Ayrı düşer parçalar; merkez tutulamaz;
Katıksız anarşi başıboş kalır dünyada,
Kanlanmış akıntı salınır, ve her yerde
Boğulur masumiyetin kutlanması;
En iyiler tüm kanılardan yoksun, en kötüler
Tutkulu bir yeğinlikle dolar. Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under çeviri, şiir

Led Zeppelin’i mahkemeye götüren merdiven

Joe O’Connell — 20 Haziran 2016 — northeastern.edu

zeppelin1400-740x493

Robert Plant ve Jimmy Page “Cennete Giden Merdiven”in itibar edilen yazarlarıdır. Fotoğraf: Jim Summaria/from Wikimedia Commons

İngiliz rock grubu Led Zeppelin’in yaşayan üç üyesi son birkaç günü sahne performansı yapmakla değil, Los Angeles’taki bir mahkeme duruşmasına katılarak geçirdiler.

Çünkü solist Robert Plant ve gitarist Jimmy Page 1971’de patlayan “Cennete Giden Merdiven” [Stairway to Heaven] şarkısının enstrümantal kompozisyonunu Randy Wolfe’tan çalmakla suçlanıyor. Spirit grubunun Randy California adıyla da bilinen gitaristi, “Boğa” [Taurus] şarkısında benzer bir kompoziyon yapmış.

Wolfe 1997’de öldü ve onun itimat temsilcileri bu davayı açtı. Led Zeppelin’in üç üyesi de Salı günü devam eden davada ifade verdiler.

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri, görüşme, şarkı

Cinsel ilişkinin yokluğu ve iki evrensel — Jacques Lacan

Gelin biz gene bu yanıt işlevini bir apologla örnekleyelim, psikologun bize sağladığı bağıran bir logla örnekleyelim, çünkü can bağırır, hatta, petit (a) telaffuzu ile, b(a)ğırır [1].

Sorun şu ki psikolog, kendi sahasını ancak teolojiyle destekleyebildiğinden, psişik olanın normal olmasını ister, sonuçta onu baskılayacak şeyler geliştirir.

Özellikle de Innenwelt ve Umwelt, böylece insanın hiç çıkmadığı labirenti yapan voltacı-insana [homme-volte] dikkatini vermekle daha iyi edecektir.

Uyaran-yanıt çifti ona bu icatlarını itiraf ettirir. Yanıt bireyin kendini canlı tutmasını sağlayan şeydir, ne güzel, ama bunun çabucak ve kötü bitmesiyle beliren soruyu, hayatla bireyin tekrar-üremesi çözer, dolayısıyla soru da tekrar-üremiş olur, yani bu durumda tekrar-LAN!-mış olur. [2]

Bilinçdışında keşfedilen şey aslında budur, sonradan bunun bir yanıt olduğu anlaşılır, ama uyaran olmasından dolayı.

Gene bu yüzden, ne olursa olsun, psikolog voltacı-insanın tekrarlamasına geri döner, bunun da bilinçdışında üretildiğini biliriz.

Hayat kuşkusuz ürer, niye ve nasıl Allah bilir. Yanıttan gelen şeyse olsa olsa bir soru olur, hayatın üremesini destekleyen bir ilişki barındırmaz.

Bilinçdışından gelen şu formül hariç: “İnsan nasıl ürer?”

— “Sorunun üremesiyle” diye yanıtlanır. Ya da “seni konuşturmak için” denir, ya da bilinçdışında dışarılmış olur.

İşte buradan iki tane evrensel elde etmemiz gerekir, (“lar” olup kendi oluşlarına inanan) konuşmacıları birbirinden ayırmaya yetecek tutarlılıkta iki tane bütün, eş-adımlarla ulaşırken ayakları fazla birbirine dolanmayacak iki tane yarım-benlik [3] elde etmemiz gerekir.

(L’Étourdit, EN: C. Gallagher)

[1] ç.n. Fransızcadaki sözcüğün “köşeye sıkışmak” “havlamak” gibi anlamları var.

[2] ç.n. Fransızcadaki ré-pète, İngilizcede re-fart yani tekrar-osurmak anlamına geliyor.

[3] ç.n. Fransızcadaki moitiés: “yarımlar” demek ama hemen sonraki cümlede “moi” (ben) ile ilişkilendirilecek.

4 Yorum

Filed under çeviri

Koşulların yazgısı — Alain Badiou

Bütün meselenin kalbi, bana göre şudur: Devrimci olay, aslında çok çeşitli biçimlerde, komünist Fikrin her politik bedenlenişinin kaynağında yatıyor olsa bile, onun ne kuralıdır ne de modelidir. Terör bence aslında ayaklanma ya da savaşın Devlet araçlarıyla devam ettirilmesidir. Fakat komünist Fikrin politikası, böyle talihsizlikler geçirmeye mecbur kalmışsa da, ayaklanma veya savaş değildir ve bunlara indirgenebilir asla olmamalıdır. Zira onun hakiki özü, inşa ettiği yeni politik zamanın kökü, rehber ilkesi, bir düşmanın yok edilmesi değil, insanlar arasındaki çelişkilerin pozitif çözdürülmesidir, yeni bir kolektif yapılanmanın politik inşasıdır.

Bu noktayı daha net tespit etmek adına, doğaldır ki gene Terörle ilgili son iki hipotezden başlamalıyız. Şimdiki uzlaşıya göre anti-komünist propagandanın destek aldığı çehreler çoğu zaman absürt de olsalar, şiddeti ve Stalinci Terörün çapını tamamen teslim etmeliyiz. Bu konuyu, komünist Fikirden esinlenen bir rejimin, sosyalist devletler rejiminin tarihte emsali olmayan tatbikatının ne koşullar altında üstlenildiği sorusuna bağlamalıyız. Bu koşullar, emperyalistler arası savaşlarla dünya çapında boğazlaşma, kudurmuş iç savaşlar ve yabancı güçlerin karşı-devrimci hiziplere verdikleri yardımdı. Tecrübeli ve sabırlı politik kadroların hep eksikliğinin duyulduğu, en iyilerin erkenden tufana kapılıp gittikleri koşullardı. Bütün bunlar, üstben buyruğu ve kronik kaygı bileşiminden oluşan bir politik öznellik yarattı. Belirsizlik, cahillik ve ihanet korkusu, önderlerin nasıl bir iklimde karar aldıklarına dair bugün bildiğimiz kadarıyla, en belirleyici etkenlerdi. Bu öznellik de böylece, ana eylem ilkesi olarak, her çelişkiye sanki çatışkısalmış [antagonistic] gibi, sanki ölümcül bir tehlike getiriyormuş gibi davranılmasına yol açtı. İç savaşta gelişen, yanında olmayan herkesi öldürme alışkanlığı, üstün geldiği her seferinde hayrete düşen bu sosyalist devlette giderek pekişti.

Bütün bunlar komünist Fikrin kendisiyle ilgili değildir, daha çok bu fikrin tarihteki ilk deneyinde yaşanan belirli süreçle ilgilidir. Bugün en baştan başlamalıyız, bu deneyin olası neticesinin bilgisiyle silahlanmış olarak. Komünist Fikirle Devlet Terörü arasında ilkesel hiçbir ilişki olmadığını savunmalıyız. Hatta eleştirilmeyi göze alarak şöyle bir analoji kuracağım: Hristiyan Fikrin Engizisyonla ilkesel bağı var mıydı? Yoksa Asisili Aziz Francis’in tasavvuruyla mı ilkesel bağı vardı? Bu sorun ancak Fikrin gerçek bir özneleşmesinin içinden kararlaştırılabilir. Yine de, komünist Fikri Parti-Devlet –tasavvuru savaş mecazıyla şekillenmiş bir örgüt– terörizmi kılığında gelen koşulların yazgısından azat etmemizin tek yolu, bu Fikri bugünkü koşullarda tekrar yürürlüğe koymaktır.

Alain Badiou 2012 “Komünist Fikir ve Terör Meselesi”, Lacanian Ink 40, s.39

1 Yorum

Filed under çeviri

NIH görme bilimcileri retinamızdaki çubukların kaynaklanmasına dair kuramı test ediyor

NIH — 20 Haziran 2016 — scienmag.com

118055_web-1

En erken omurgalı atalarımızın retinalarında koni gibi fotoreseptörler vardı, ve muhtemelen bunlar gün ışığında görmelerini sağlıyordu, fakat geceleyin görme yetenekleri çok azdı. Sonra, milyonlarca yıl önce, Mesozoik çağda, ve nispeten kısa bir süre içinde, retinasında baskın olarak çubuk fotoreseptörler taşıyan memeliler ortaya çıktı, böylece geceleyin görebiliyorlardı, bu belki onları avlayan dinozorlar uyuklarken avlanıp beslenmelerini sağlıyordu. Ulusal Göz Enstitüsü araştırmacılarının yürüttükleri yeni çalışma, çubuk fotoreseptörlerin türemesiyle gececil memelilerin nasıl ortaya çıktığını anlatıyor.

Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under çeviri, bilim

Ateş böceklerine ne oluyor? — Melissa Breyer

Melissa Breyer — 6 Haziran 2016 — treehugger.com

fireflies-painting-662x0_q70_crop-scale

Kamu Sahası / Ochanomizu’da Ateş Böcekleri, Kobayashi Kiyochika (Japonya, 1847-1915)

 Gördüğünüz ateş böcekleri azaldı mı? Yalnız değilsiniz.

Ateş böceklerine dair yazı yazdığım her seferinde okurlar hemen bu kırpışan böceklerden yıllar geçtikçe hep daha az gördüklerini söylerler. Ben de hemfikirim. Hatırlıyorum, yazın büyük annemin göl kıyısındaki evinde geceleyin hava ateş böceklerinin parıltısıyla öyle dolardı ki neredeyse karanlıkta gittiğin yolu aydınlatmaya yeterdi. Evet artık Brooklyn’de yaşıyorum, ama burada bile bahçemizde ve büyük parklarda, sanki büyü bozuluyor.

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri

Sahipsiz Gök geliştiricisi oyunun adı üstüne ‘gizli, aptalca’ hukuk kavgasına kapıldığını söylüyor — Michael McWhertor

Merhaba Oyunlar [Hello Games] Gök BK [Sky UK] ile anlaştı

nms_sky-0-0

Michael McWhertor — 17 Haziran 2016 — polygon.com

Sahipsiz Gök [No Man’s Sky] geliştiricisi Sean Murray, stüdyosunun Britanyalı telekom şirketi Gök [Sky] ile oyunun adı üstüne uzun bir hukuk kavgasına girdiğini, ama iki tarafın yakın zamanda farklarını çözdürdüklerini söylüyor.

“Yaşasın! Nihayet Gök’le anlaştık (‘Gök’ sözcüğüne sahipler),” dedi Murray Twitter’da. “Oyunumuza Sahipsiz Gök diyebiliriz. 3 yıl süren gizli aptalca hukuk saçmalığı bitti.”

Murray durumun “bayağı ciddi” olduğunu söylese de “Artı yanına bakarsak belki de Gökağı’nın [Skynet] hiç olmamış olmasının gerçek nedeni budur.” diye şaka yapıyor. Anlaşmanın detayları için Murray’e, yorum almak için Gök‘e ulaştık.

Sahipsiz Gök yakın zamanda Haziran’dan Ağustos’a ertelendi. Murray gecikmeyi nitelik sorununa bağlayarak diyor ki “bazı anahtar anları bizim standartlarımıza çıkarmak için ek cilaya ihtiyaç vardı.”

2013’te Microsoft benzer bir ürün adı karışıklığıyla karşılaştı. Şirketin bulut muhafaza programı GökAygıt’ın [SkyDrive] adı, İngiliz bir mahkemenin Microsoft’un bu terimi kullanmasının Gök’ün ticarişaretini [trademark] ihlal ettiği kararı üzerine BirAygıt [OneDrive] yapıldı.

Sahipsiz Gök 9 Ağustos’ta Oyunİstasyonu [PlayStation] 4 ve Pencereler [Windows] PC’ye ulaşacak.

2 Yorum

Filed under çeviri, oyun