Düz mantığın boyunun ölçüsü — Işık Barış Fidaner

Bir dilde başvurulan atasözleri ve deyimler o dilin hem zekası hem de aptallığı hakkında fikir verir. Slavoj Žižek’e göre bu kalıplar dildeki bönlüğü kristalleştirir, çünkü onların kullanım amacı her olası badire karşısında ‘lafı gediğine oturtarak’ hikmetli bir izlenim uyandırabilmektir [1].

Mesela bir işi hızlandırarak başarıya ulaşırsanız ‘işleyen demir ışıldar’ diyebilirsiniz; ama başarısız kalırsanız da ‘acele işe şeytan karışır’ diyebilirsiniz. Her durumda atasözünün değişmeyen işlevi gerçek neticeye götüren somut etmenleri perdeleyen/gizemleyen bir bilgelik havası vermektir.

Dolayısıyla bir atasözü veya deyimin ‘zekası’ kristalleştirdiği ‘aptallığın’ karşı kefesini dolduran bir ‘açıkgözlüğe’ işaret eder. Bu ‘denge’nin basit bir diyalektiği vardır:

1) Önce halktan insanlar saflıkla birtakım batıl inançlar geliştirir.

2) Sonra bazı açıkgözler o aptallıktan istifade etmek için birtakım kalıplar oluşturup kullanır.

3) Nihayet şarlatan kendi kazdığı bönlük kuyusuna düşer ve kendi uydurduğu kalıplara sarılır.

4) Sonuçta dökülen kalıplar dildeki müşterek birikime eklenmiş olur.

Şimdi bu süreci netleştirmek için iki örnek verelim. Birinci örnek bir ‘psikolojik danışma merkezi’nin kendi broşüründe ‘danışanlarımızın kaleminden kişisel süreçleri’ başlığı altında yer verdiği şu cümleler (link):

Bu destek; insanın kendine yakışanı giymesidir. Duygu durumlarının birer elbise olduğunu ve bunları da elbiseler gibi giyebildiğimizi öğrendiğimizde kendimize yakışan duygu durumunu giymemizi sağlayan desteğin kendisidir.

Burada anonim bir danışan aldığı hizmeti olumlamak için benimsediği batıl inancını ‘paylaşmış’ ve o hizmeti sunan açıkgöz psikologlar da (zaten reklam amaçlı hazırlanan) broşürün ilk sayfalarında bu inancı (tabi ki pozitif olduğu için) canıgönülden kucaklamış. Sonuçta alışverişin her iki tarafı da ‘psikoterapi/danışmanlık insanın kendine yakışanı giymesidir’ yargısının doğru olduğuna ‘kalıbını basmış’ (!).

İkinci örnekte ise psikoterapiyi tanımlamak isteyen bir X-twitter hesabının ‘bastığı kalıba’ bakalım (link):

— Terapiye gidince ne yapılıyor?
— Anlatıyorsun.
— Ne kadar?
— Ağzından çıkanı kulağın duyana kadar.

Bu mizansen ‘akla yatabilir’ ama aynı algoritma şöyle bir mizansen de kurabilirdi:

— Terapiye gidince ne yapılıyor?
— Anlatıyorsun.
— Ne kadar?
— Ağzından bal damlayana kadar.

‘Ağzından bal damlayan’ danışanların reklam broşürüne sokuldukları ilk örnekteki gibi. Sonuç olarak her iki örnekte de olumlayıcı optimizasyon algoritmalı ve dolayısıyla ChatGPT ile ‘aşık atamayacak’ bir zeka seviyesi sergilenmiştir. Düz mantığın ‘boyunun ölçüsü’ bu kadardır [4].

Işık Barış Fidaner doktoralı (Boğaziçi Üniversitesi) bir bilgisayar bilimcidir. Yersiz Şeyler‘in Admini, Žižekian Analysis’in Editörü, Görce Yazıları‘nın Küratörüdür. Twitter: @BarisFidaner

Notlar:

[1] Bkz “Devrimciler ve Atasözleri” Slavoj Žižek, “I’m generally opposed to wisdom” Slavoj Žižek

Bkz “Ağızdan Kulağa, Kulaktan Ağıza”, “Efkar/Fikir Tayfı → Ağız → Voice → Sound → Ses → Kulak → Seda → Düşünce İşi”

1 Yorum

Filed under Şey

1 responses to “Düz mantığın boyunun ölçüsü — Işık Barış Fidaner

  1. Geri bildirim: Teknodemonik — derleme | YERSİZ ŞEYLER