Monthly Archives: Şubat 2015

Charlie Hebdo üzerine — Jacques-Alain Miller

1. Kötüsözün Dönüşü

2. Lirik Yanılsama

3. Fransa Polislerini Sever

4. Charlie’nin Sırrı

5. Wolinski, Santo Subito!

6 Yorum

Filed under çeviri

Wolinski, Santo Subito! — Jacques-Alain Miller

Jacques-Alain Miller: [Charlie Hebdo üzerine: (1) Kötüsözün Dönüşü, (2) Lirik Yanılsama, (3) Fransa Polislerini Sever, (4) Charlie’nin Sırrı, (5) Wolinski, Santo Subito!]

Jacques-Alain Miller — 12 Ocak 2015 — lacan.com

wolinski

The Massacre at Paris! [Paris’teki Katliam] Christopher Marlowe’un başlığı. İngiliz dili bu sözcüğü Fransızcaya borçlu. Kukuriku! Onlardaki ilk tespiti 1580 yılındadır. Aziz Bartholomew Günü Katliamı 1572’de olmuştu. Bu bir tiyatronun konusudur. Chéreau bir zaman bunu sahnelemişti, görmeye gitmiştim Lyon’dan, muhteşemdi, arkadaşım Richard Peduzzi’nin endüstriyel devrimle Rönesansı harmanladığı melez sahne tasarımını halen hatırlayabiliyorum.

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri

Analitik-militan çalışma — Félix Guattari

Yer seviyesindeki (Amerikalıların söylemekten hoşlandıkları gibi “grass root” [taban]) kolektif düzenlemelerin rollerinden biri, özellikle, bu tür ilişkileri daimi bir şekilde ortaya koymaktan ibarettir. Burada amaç, bunları, nihai işlevi arzunun bütün tekilliklerini ortak değerlere, egemen tekrarlara asimile etmek olan bir tür seyir-sindirim içinde tüketilecek unvanlar, fotoğraflar haline getirmek değil; ya toplumsal gerçek içinde ya da bilinçdışının semiyotikleştirme kiplikleri içinde eylemde bulunmalarını sağlamaktır. İlişkilendirme, sonuçta —gazete ya da dergi okurken— insanların kafasında zorlama bir işbirliği gerçekleştirecek, onları mekanik olarak “koşutluk” kurmaya koşullayacak bir iktidar manipülasyonunun sonucu olmayacaktır. Keza, psikanalistlerden esinlenen sezgilerin ya da araştırmacıların spekülatif hipotezlerinin de sonucu olmayacaktır. Bu, çok farklı mücadele kesimleri arasındaki herhangi bir özel durumda işleyebilen, görülmemiş bağlantıları “öğrenmek”ten —kolektif olarak semiyotikleştirmekten, diyebiliriz— ibaret analitik-militan (1) bir program olacaktır. Bu durumda, sadece biçimsel bir dayanışma düzeyinde cereyan etmeyen, zekâ ve kalp düzeyinde de cereyan eden bir şeyle karşı karşıyayız (Bellochio’nun Parma hastanesi üzerine filmi Fous à délier’de (2) geri zekâlıların ve mongolların bir metalürji fabrikasının işçilerinin sorumluluğuna verilmesi; bambaşka bir alanda, şair Yann Houssin’in (3) —asker komiteleri kurma bahanesiyle— hapse atılması karşısında, Nîmes’te askeri konularla olduğu kadar şiirle ve bölgeci mücadeleyle de ilgilenen insanların bir ağ kurması). Bir Korsikalıyı bir Bretonludan ya da bir Parisliden ayıran şey, görünüşte, sosyoekonomik, dilsel, hatta ekolojik özelliklerdir, fakat gerçekte, sevmenin, evreni algılamanın, konuşmanın, dans etmenin, okuma ve yazmanın vb. iki ayrı tarzı gibi moleküler düzeyde cisimleşen mikro-politikaların billurlaşmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, bazı özerklik hareketlerinde görüldüğü gibi, geçirimsiz ve gerici bir tür mizaç tepkisine kapanmak yerine, “Korsika sorunu”nun bazı semiyotik bileşenlerinin Bretonluların ya da kadınların, çocukların, homoseksüellerin kurtuluş sorunlarına benzediği görülür.

Biri öncelikle toplumu değiştirmekten, diğeri ise gerçek yaşamda olup bitenle ilgilenmekten ibaret ardışık iki zaman yoktur. Bu çalışmanın ikinci kısmında ağaç ve taklit politikalarının karşısına çıkaracağımız köksap ve harita politikaları aynı nesnelere ve çoğu zaman da ortak bir şekilde uygulanır. Bunlar tabi kılıcı büyük toplumsal sistemleri olduğu kadar, küçük gruplarda, aile ya da bireyde işleyen minyatürleştirilmiş iktidar oluşumlarını da hedef alırlar. Bu koşullarda, doğaya, iyi duygulara, el erimindeki aletlere ve “ortak yaşam topluluklarına” öncelikli bir geri dönüşten beklenebilecek bir kurtuluş yoktur. Şehirler vardır, ordular ve polisler de, “çokuluslular”, merkezi partiler, sınai kompleksleri, seçim gelenekleri vardır. Büyülü bir çubuğu sallayarak bunlardan kurtulmanın yolu yoktur! Fakat en azından bunların mahkûmu olmamak, bu tür mekanizmaların aktif suç ortağı olmamak, dahası, bu tür nesneyi ve moler ilişkileri var-etmemeye başlamak denenebilir! Etraflarından dolanılamıyorsa eğer, bunları içerden oymak ve fırsat çıktığında —bu tür vesileleri titizlikle hazırlamak pahasına— dışarıdan parça parça sökmek mümkün müdür? Tek kelimeyle, “yasa yapma” iddiasındaki bir toplumun sözüm ona nesnel yasalarını bozmak mümkün müdür?

(1) Program terimi burada, örneğin, “Solun Ortak Programı”ndan söz edildiği anlamda değil, sado-mazoşistlerin programdan söz edişleri anlamında kullanılmıştır, yani öngörüleri her yandan aşan bir deneyimi yönlendirmek için bir işaretleme aracıdır; gizem ve büyülenme, “asla görülmemiş” izlenimi, programlanmış evrelerin ritüelleştirilmiş niteliğine rağmen, buradan kaynaklanır. Çağdaş müzikte de “program müziği”nden söz edilir. Burada önemli bir bölüm icracılara bırakılır ve metin ana bilgilerden, genel çalışma yönelimlerinden başkasını vermez.

(2) Orijinal Adı Matti da slegare olan ve İtalya’daki psikiyatrinin facia halini ortaya koyan 1975 tarihli belgesel. (ç.n.)

(3) Tristan Cabral (Yann Houssin), Ouvrez le feu, Paris, Plasma, 1975.

Kaçış Çizgileri: Başka Bir Olanaklar Dünyası İçin — Félix Guattari; TR: Işık Ergüden, s.109

1 Yorum

Filed under çeviri

Soyut Makineler — Félix Guattari

Eğer hiyerarşiler, bürokrasiler, fallokrasiler, gerontokrasiler “komuta kodlarını bırakmak” zorunda kalırlarsa ne olur? Toplumsal alan nasıl bir yeni istikrar edinir? Bu soru üzerinde ilerleyebilmek için, Kolektif Donanım işlevi ile kolektif düzenleme işlevi (makinesel düzenleme ve sözcelem düzenlemesi) arasında önermiş olduğumuz ayrıma tekrar dönmemiz gerekir. Bu işlevlerin işin içine katılması —özellikle Kolektif Donanım ağları düzeyinde—, toplumsal alanın istikrarının, tıpkı dil ya da libido alanının istikrarı gibi, transandantal değişmezlerin hiçbir sistemine dayanmadığını göstermemizi sağlar. Bir düzeyden diğerine —örneğin ekonomik bir düzeyden “ideolojik” bir düzeye— “geçişi” mümkün kılan şey, toplumsal yanallık [transversalité] diye adlandırdığımız şeyin garantisi, kesin olarak sınırlandırılmış ilke, kategori ve unsurlara bağımlı değildir. Her seferinde her şey yeniden yapılmalıdır. Daha kesin bir ifadeyle, verili tarihsel dönem ve koşullarda bu istikrarı ve bu yanallığı sağlamak, soyut yersizyurtsuzlaştırma makineleri sistemleri diye adlandırdığımız şeyi, az çok geçici sıfatla ortaya koyan somut makine ağlarına düşer. Somut donanım ve düzenlemelerin etrafında billurlaştığı soyut makineler —bu çalışmanın üçüncü bölümünde buna geri döneceğiz— toplumsal zamansallığın dışında değildir, bu zamansallığın içinden geçer, onu üretir ve yeniden üretirler. Her semiyotik bileşene ve her kodlandırma bileşenine özgü yersizyurtsuzlaşma katsayılarının düzenlenmesini tartışma konusu ederler. Fakat Donanımlardan Düzenlemelere geçerek, soyut bir makineler rejiminden bir diğer rejime geçilir. Donanımlarla birlikte, soyut makineler kümesi tek bir komutaya —Sermaye— bağlanır ve bu komutanın etrafında, toplumsal alanın bütün koordinat ve değerlerini ikilikçi bir tarzda bölümlendiren bütün bir genelkurmay örgütlenir: Anlamlı [gösteren] ve Anlamsız, Yararlı ve Yararsız, Akıl ve Akılsızlık, Güzel ve Çirkin, Musiki ve Gürültü vb. Düzenlemelerle, soyut makinelerle ve benzerleriyle birlikte, bunları edimselleştiren somut makineler, bilişimselleştirilebilir “içerim ağaçları” sistemlerine göre değil, köksap tarzında örgütlenmişlerdir; bu örgütlenme, ilgili ifade ve kodlandırma maddelerinin özgül niteliklerini yitirtebilecek ikili çözülmelere indirgenemeyen formüllere göre yapılmıştır. Biyolojik bir sürecin makinesel özellikleri fiziksel-kimyasal ya da astrofiziksel özelliklere “tercüme edilemez.” Bunlar karşılaştırılabilir; sayılar, topolojiler, her türden biçimlendirme, birinden diğerine geçirilebilir; ama indirgenemez haldeki süreç, makinesel mutasyonların botanik sınıflandırılışında işgal ettiği tekil konum için bu söz konusu olamaz. Değişmezlerin hiyerarşisi süreçlerin daima dışında kalır; keza donanımların kurumları ile bunlar üzerinde temellenen teoriler için de durum aynıdır. Bir yanda Yasa, Teori vardır; diğer yanda, praksis, deneyim. Ancak önceden yerleşmiş değerler hiyerarşisinden kopan toplumun canlı kısımlarında işleyen bir teori-praksis, kendi üzerinde yersizyurtsuzlaşan —dolayısıyla hiçbir biçimde ezeli olmayan—, sonsuz bir köksapsal genişleme içinde birbirine bağlanan soyut makine sistemlerini, socius‘u sabitlemek ve katmanlaştırmak için değil, fakat geçici bir düzen sağlamak için birbirine eklemleyecektir.

Kaçış Çizgileri: Başka Bir Olanaklar Dünyası İçin — Félix Guattari; TR: Işık Ergüden, s.98

1 Yorum

Filed under çeviri

Charlie’nin Sırrı — Jacques-Alain Miller

Jacques-Alain Miller: [Charlie Hebdo üzerine: (1) Kötüsözün Dönüşü, (2) Lirik Yanılsama, (3) Fransa Polislerini Sever, (4) Charlie’nin Sırrı, (5) Wolinski, Santo Subito!]

Jacques-Alain Miller — 14 Ocak 2015 — lacan.com

Arjantin’de güvercin dışkısı şans getiriyor. Plajda güneşlenen arkadaşım Graciela böyle dedi bana “Acá, si a uno lo caga una paloma, significa buena suerte” (Burda bir güvercin sıçarsa, iyi şans demektir). Bu kehaneti kabul edelim. Başkan’ın şanslı yıldızlarına inandığını biliyoruz. Kısacası, derin bok içindeyiz, bu iyiye işaret.

Graciela, ki derslerimi de okumuştur, acaba bunun “Gerçeğin bir yanıtı,” Tanrıların bir belirmesi olup olmayacağını sordu. Romalılar, o batıl inançlarıyla, böyle şeylere inanmazlık etmezlerdi. Ve unutmayalım ki İsa vaftiz edilirken gök açıldı, “Kutsal Ruh, bedensel görünümde, güvercin gibi O’nun üzerine indi.” (Luke 3.22)

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri

Makine ve Yapı — Félix Guattari

Makine ve yapı arasında önereceğim ayrım, bu sözcükleri kullanışımıza dayanıyor sadece; matematiksel bir problemle uğraşmak üzere icat edilen türde salt bir ‘yazma cihazı’yla, veya gelişimin belirli bir aşamasında yeniden dikkate alınması gereken bir aksiyomla, veya yine burada bahsedecek olduğumuz türden bir makineyle uğraştığımızı düşünebiliriz.

Dolayısıyla şu olguları parantez içine aldığımı belli etmek isterim: aslında bir makine kendi yapısal eklemlenişlerinden ayırt edilemez, buna karşılık, her olumsal yapıya bir makineler sistemi tarafından ya da en azından bir mantık makinesi tarafından hükmedilir, ki göstermek istediğim şey budur. Bu ayrımı tesis ederek başlamak, olaylarla ve tarihle ilişkisi içinde öznelliğin özel koşullarının teşhis edilmesini kolaylaştırabilmek için, bence hayati görünmektedir (*).

Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under çeviri

Gri alanda – Slavoj Žižek

“Ben şuyum” (veya “Hepimiz şuyuz”) şeklindeki acıklı özdeşleşme formülü ancak belirli sınırlar dâhilinde iş görüyor; bu sınırları aştığındaysa müstehcen bir hal alıyor. “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) diyebiliriz fakat “Hepimiz Saraybosna’da yaşıyoruz!” ya da “Hepimiz Gazze’deyiz!” gibi örnekler verildiğinde iş karışmaya başlıyor. Hepimizin Saraybosna veya Gazze’de yaşamıyor olduğumuzu hatırlatan acımasız gerçek, acıklı bir özdeşleşme ile üstü örtülemeyecek kadar güçlü hale geliyor. Söz konusu olan Muselmänner, yani Auschwitz’deki yaşayan ölüler olduğunda böyle bir özdeşleşme müstehcenleşiyor. Şunu söylemenin mümkünatı yok: “Hepimiz yaşayan ölüleriz!” Auschwitz’de, kurbanların insanlıktan çıkarılması öyle bir raddeye varmıştı ki, onlarla herhangi bir anlamlı özdeşleşme kurmak olanaklı değildir. (Ve, tam zıddı yönde, “Hepimiz New Yorkluyuz!” diyerek 11 Eylül kurbanları ile dayanışma beyan etmek de saçma olur. Milyonlarca insan şöyle der: “Evet, New Yorklu olmayı çok istiyoruz, bize vize verin!”

İngilizceden çevirenler: Serap Güneş ve Erkal Ünal

Kaynak: Dünyadan Çeviri

Yorum bırakın

Filed under çeviri

Fransa Polislerini Sever — Jacques-Alain Miller

Jacques-Alain Miller: [Charlie Hebdo üzerine: (1) Kötüsözün Dönüşü, (2) Lirik Yanılsama, (3) Fransa Polislerini Sever, (4) Charlie’nin Sırrı, (5) Wolinski, Santo Subito!]

Jacques-Alain Miller — 13 Ocak 2015 — lacan.com

Polis dün öğleden sonra kutlandığı kadar asla kutlanmamıştı. Üçü, karikatür ve hicivleriyle meşgul Charlie‘deki komik başbelalarını korurken görev başında öldü. Polisin adanmışlığı ve fedai ruhunu herkes göklere çıkardı. Güvenlik stratejilerindeki zayıflıklarla onları suçlamayı, onyedi ölümle sonuçlanan sistemdeki kusurlarla onları suçlamayı hiçkimse hayal etmedi. Bilakis herkes polis kuvvetlerine teşekkür etti, yani sadece flic‘lere [polislere] değil, jandarmalara , CRS’e [1], istibarat ve güvenlik hizmetlerinin bütün faillerine teşekkür etti. Bilhassa da ileriki saldırılardan bizi korumaları için onlara bel bağlıyordu herkes, çünkü bütün alanların uzmanları en iyi argümanlarını kuşanarak yeni saldırıların kaçınılmaz olduğunu duyurmaktaydılar. Sağduyu ancak hemfikir olabilirdi. Herkes, cesur olsun korkak olsun, kendisini potansiyel bir hedef bildi ve öyle hissetti. Yahudiler bunu biraz daha hissetti: aslında çok daha fazla hissetti. Dört Yahudi insan Cuma günü alışverişlerini yaparken öldürülmüşlerdi. İnançlarını uygulamaktaydılar, en azından kadim diyet yasalarının hepsi ya da bir kısmına riayet edecek kadar, ki bu yasaların bir kısmının Musa’ya gelen Vahiy’den önce tesis edildiğine şüphe yoktur. Kısacası, bir Kosher süpermarketinde alışveriş etmekteydiler. Fakat polis için toplumsal ağda atılan #jesuisflic (#benpolisim) ve #Respect (#Saygı) etiketli twitler herhangi bir belirli grup veya topluluğun sınırlarının ötesinde sonsuzluğa doğru yankılanıyor gibi görünmekteydiler.

Okumaya devam et

5 Yorum

Filed under çeviri

Kızıl Bayrak ve Üç Renkli Bayrak — Alain Badiou

Dünya bugün bütünüyle küresel kapitalizmin suretince kuşatılmış – ona keyfince hükmeden uluslararası oligarşiye tâbi ve tüm dünyada tanınan yegâne evrensellik olan parasal soyutlamaya kul köle olmuş vaziyette. Bizler hayli zahmetli bir zaman aralığında yaşıyoruz: Öyle ki, Komünizm Fikri’nin ikinci tarihsel aşamasının (savunulamaz, terörist « devlet komünizmi» inşası) sonu ile üçüncü aşamasını (gerçeğe uygun bir şekilde, «tüm bir insanlığın kurtuluşu» politikasını uygulayan Komünizm) birbirinden ayıran bir zaman aralığı bu. Bu bağlamda, vasat bir entelektüel konformizm, mevcut olanın tekrarından gayrı bir geleceğin olmayışı fikrine eşlik eden, aynı anda hem derdine yanan hem derdinden memnun bir tevekkül hâli oluşmakta.

Fransızca’dan Çevirenler: İlksen Mavituna, M. Efe Fırat, Nıvart Taşçı

Kaynak: Açık Radyo

Yorum bırakın

Filed under çeviri

İki yeni işleç: Geçersizleme ve Kapsayarak Aşma

// Geçersizleme
Özneyi yüklem karşısında geçersizle. Özne antite bütün belirginliğini yitirir, yüklem antite bir Kendinde-Şey olur. Kapsayarak Aşmanın karşıtı.

Γ Kapsayarak Aşma
Özneyi yüklem içinde varsayımlandır. Özne antite yüklem antitenin basit yadsınması olur. Geçersizlemenin karşıtı.

~~~

// Invalidation
Invalidate the subject with respect to its predicate. The subject entity loses all its significance, and the predicate entity becomes a Thing-In-Itself. Opposite of Sublation.

Γ Sublation
Assumilate the subject in the predicate. The subject entity becomes the simple negation of the predicate entity. Opposite of Invalidation.

~~~

Kurtarılmış Bir Bilgisayar Dili İçin Notlar — Radikal Yazılım Grubu

3 Yorum

Filed under çeviri, programlama