Monthly Archives: Ekim 2014

Üç Yadsıma — Alain Badiou

Alain Badiou
Nisan 2008, Cardozo Law Review 29:5

Bilindiği gibi Carl Schmitt’e göre politikanın özü, dost ve düşmanı açıkça birbirinden ayırt etmektir. Fakat sonuçta zor olan soru, bu ayrım tam olarak net olduğunda, bu ikisi arasındaki ilişkidedir. Bu ilişki sorusu, savaş halinde bile, karmaşıktır. Ve bu karmaşıklık, yadsıma eyleminin karmaşıklığıdır. Örneğin, yabancılar karşısındaki bir savaşta genellikle düşmanın kuvvetlerini yok etmeniz gerekir, ki yok etme kesinlikle yadsımanın en radikal biçimidir. Ama iç savaş hallerinde çoğu zaman hedefinizin —ülkenizin bir parçası olan— düşmanı yok etmek mi olduğu yoksa —mesela sınıf mücadelesindeki gibi— sadece ona hakim olmak mı olduğu açık değildir. Bu durumda düşmanın yadsınması radikal yok etme biçiminde olmaz, gerçi iç savaşlar bazen yabancılar karşısındaki savaşlardan daha bile kanlı ve acımasız olabilir. Başka bir örnek: Bir ülkenin düşmanınız olduğunu —bazen çok kesin olarak— bilseniz de, sadece o anda daha tehlikeli olan başka bir düşman karşısında bu ülkeyle ittifak içinde olabilirsiniz, bu birinci düşman ülke gelecekte daha tehlikeli olacak olsa bile. İkinci Dünya Savaşı’nda Birleşik Devletler’in başat düşmanı, taktik anlamda, Almanya’ydı. Birleşik Devletler bu nedenle Almanya karşısında Sovyetler Birliği’yle müttefikti. Fakat esasında, Sovyetler Birliği, stratejik anlamda, Birleşik Devletler’in Almanya’dan daha önemli bir düşmanıydı. Buradaki karmaşık politik dizi, çok güçlü bir yadsımayı içerse bile, daha zayıf başka bir yadsımanın hakimiyeti altındadır bir anlamda.

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri

Makine-Öğrenmesi Üstadı Michael Jordan ile Büyük Veri Hülyaları ve Diğer Dev Mühendislik Çabaları Üzerine — Lee Gomes

Boşbeleş Büyük-Veri işleri ve beyinden-esinlenmiş yongalar yanlış anladığımız şeylerden iki tanesi sadece

Lee Gomes
20 Ekim 2014, spectrum.ieee.org

Fotoğraf-İllüstrasyon: Randi Klett

Fotoğraf-İllüstrasyon: Randi Klett

Büyük verilerin böyle aşırı istekle benimsenmesi muhtemelen ulusal köprü çökmeleri salgınıyla kıyaslanacak düzeyde bir dizi analiz felaketiyle sonuçlanacak. İnsan beynine dayanan yongalar yaratan donanım tasarımcılarının angaje olduğu girişim muhtemelen abesle iştigal olduğu anlaşılacak bir inanca dayanmakta. Son zamanlardaki tersi yönlü iddialara rağmen, bilgisayar görmesinde kat etmiş olduğumuz ilerleme, Isaac Newton’ın elma ağacının altında oturduğundan bugüne fizikteki ilerleme kadardır ancak.

Bu sözler IEEE konferansında güvenliği kırıp abuk sabuk konuşan bir makinekırıcı çatlağın sözlerini andırıyor olabilir. Gerçekteyse bu görüşler bir IEEE Fellow’una, Kaliforniya/Berkeley Üniversitesi Pedong Chen Seçkin Profesörü Michael I. Jordan’a ait. Jordan, makine öğrenmesi üzerine dünyanın en saygın otoritelerinden birisi ve alanında uyanık bir gözlemci. Özgeçmişi tek başına dev bir veritabanı gerektirir, ve alanındaki konumu, 2013 Ulusal Araştırma Konseyi raporunun (“Dev Veri Analizinin Hudutları”) giriş yazısını yazmasına elveren bir düzeydedir. San Fransiscolu yazar Lee Gomes, IEEE Spectrum için 3 Ekim 2014’te onunla görüştü.

Michael Jordan’a sorduk…
— Hesaplamadan Bahsederken Neden Beyin Metaforları Kullanmayı Bırakmalıyız
— Makine Görmesine Dair Sisli Görüşümüz
— Büyük Veri Neden Büyük Bir Yıkım Olabilir
— 1 Milyar ABD Dolarıyla Ne Yapardı
— Tekillik Üzerine Nasıl Konuşmamak Gerekir
— P = NP Olup Olmamasından Daha Çok Neyi Önemsiyor
— Turing Testi Gerçekte Ne Anlama Geliyor

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri, bilim, görüşme, programlama

Analitik Motor üzerine Çevirmenin Notları: Not A.1 — Ada Lovelace

Lovelace Kontesi Ada Augusta
Bibliothèque Universelle de Genève 82, Ekim 1892, fourmilab.ch

Analitik Motorun şeması

Analitik Motorun şeması

Fark Motoru, Δ7ux = 0 fonksiyonunun entegralini tablolamak için inşa edilmiştir. Bu motor, denizcilik ve gökbilimi tablolarının hesaplanması gereksinimi için özel olarak tasarlanmış ve uyarlanmıştır.

Okumaya devam et

6 Yorum

Filed under çeviri, bilim, programlama

Yeni Bir Dünya İçin Tasarımlar — McKenzie Wark

McKenzie Wark
10/2014, e-flux.com

Bugünlerde “sanat” türündeki şeylerin yer aldığı uzanım daha da uzarsa muhtemelen kopacak. Bir uçta sanat, parayı kökenli bir “nesne” olarak tekilleştirmeye dayalı bir tür finansal enstrümana dönmekte. Bu, herhangi bir tür —kavramsal, imgesel— nesne olabilir, mühim olan tek şey, kimin bunu kimden satın aldığını bildiren bir belgenin varlığıdır. Özellikle resimlerin böyle enstrümanlar olarak iyi iş gördüğünü unutmayalım, özellikle de potansiyel alıcının iPhone’una gönderilen .jpeg’de iyi gözüküyorlarsa. “Sanat dünyası” diyebileceğimiz şey, işte bu finansal yan pazardır. Sıkıntının dağıtılması, sanat-fuarı turizminin teşvik edilmesi ve günümüzün rantçı sınıfına konuşma konusu ve ev dekorasyonu sağlamak gibi yan etkileri de vardır. Artrank.com sanat dünyasının bu versiyonunun en kusursuz örneğidir.

Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under çeviri, programlama

Yasalar üzerine — Bruno Latour

Dijital Beşeriyet 2014 – Açılış Gecesi

(1:25)

Dinleyici (erkek):
— Merhaba. Toplumsal çalışmaların üçüncü çağı olarak titreşimden bahsettiniz. Eğer bu salonda bir doğa bilimcisi varsa, muhtemeldir, titreşimden bahsedildiğinde, merkezi limit teoremi ve benzer şeyler aklına gelir. Büyük sayılar varsa yasalar bulunacağını düşünebiliriz. Yani acaba dijital beşeriyet topluluğu olarak şu fikir karşısında duraksamalı mıyız: bir olay disiplini olmaktan, (.?.) deyişiyle, yasa disiplini olmaya geçelim, ya da ikisini karıştıralım. Büyük sayıların yasaları var mıdır ve bunlarla ne yapmalıyız? Biz de kültürün fizikçileri mi olmalıyız yoksa ait olduğumuz yerde mi kalmalıyız? Tırnak işareti. Sorum budur.

Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under çeviri, bilim, programlama

Arzu : Dürtü = Hakikat : Bilgi — Slavoj Žižek

Slavoj Žižek
1997 Umbr(a), lacan.com

Jacques-Alain Miller’in işaret ettiği gibi, “analizdeki inşalar” kavramı “analist her zaman haklıdır” (şaibeli) iddiasına dayanmaz (bu iddiaya göre hasta, analistin önerdiği inşayı kabul ederse inşanın kusursuzluğunu doğrudan tasdiklemiş olur; reddederse, bu durum direnç işaretidir ve dolayısıyla yine inşanın hakikate dokunduğunu tasdikler); buradaki mesele daha ziyade işin öbür yanıdır — “analizan her zaman, tanımı gereği, haksızdır”. Bunu anlamak için inşa ile inşaya karşılık gelen yorum arasındaki kritik ayrıma ve bu ayrımın bilgi / hakikat çiftiyle olan bağıntısına odaklanmak gerekir. Buna göre yorum, her zaman analizan ve analist arasındaki öznelerarası tanıma diyalektiğine gömülü bir jesttir ve bilinçdışının belirli bir oluşumuna (bir rüyaya, semptoma, dil sürçmesine) dair hakikat etkisini ortaya çıkarmayı hedefler. Öznenin yorumcunun önerdiği gösterimde kendisini “tanıması”, bunu tam olarak öznelleştirmesi, önerilen gösterimi “kendine ait” olarak üstlenmesi beklenir (Evet Allahım, bu benim, bunu gerçekten istedim). Yorumun başarı ölçüsü işte bu “hakikat etkisidir”, analizanın öznel konumunu ne düzeyde etkilediğidir (o ana dek derince baskılanmış travmatik karşılaşmaların anılarını uyandırması, şiddetli bir direnç provoke etmesi). Buna açıkça zıt olan inşa ise (ki numunelik örneği asli fantazidir) hiçbir zaman öznelleştirilemeyen, öznenin kendi hakikati olarak, kendi varlığının en iç nüvesiyle karşılaştığı hakikat olarak hiçbir zaman üstlenemediği bir bilgi statüsüne sahiptir. İnşa, saf mantıksal açıklayıcı bir önvarsayımdır, çocuğun “Bir çocuk dövülüyor” fantazisinin ikinci aşamasına benzer (Babam tarafından dövülüyorum) ki Freud’un da vurguladığı gibi bu ikinci aşama o kadar radikal bir anlamda bilinçdışıdır ki hiçbir zaman hatırlanamaz:

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri