Monthly Archives: Haziran 2016

İzler

Çok özlense de çağımızda afford edilemiyen nayifliğimizi anmak için 2016 H03‘ü (Kamualev) düşünüp sahilli ya da çimenli herhangi bir yolda ileri-geri yürüyelim.

Bir şey buldum sessizlikte
Adı yokmuş, çağırılmazmış
Köşe bucak dolanırken
Varlığından habersizmiş

İzler var izler her yerde
Bilmem kendi kendi nerde
İzliyor durduğu yerde

Uğraşma anlamaz seni
Söyle aklına eseni

İzler var izler her yerde
Bilmem kendi kendi nerde
İzliyor durduğu yerde

İzler var izler her yerde
Bilmem kendi kendi nerde
İzliyor durduğu yerde

Bekliyor durduğu yerde

Sonra kaldığımız yerden nayifliği tasfiye etme işine aynen devam edelim.

I found something in silence
It has no name, it is not called
It wanders every nook and canny
Seeming unaware of its existence

Traces are there, traces everywhere
I don’t know it itself is where
It stays, it’s tracing there

Don’t try, it won’t understand you
Say whatever comes to your mind

Traces are there, traces everywhere
I don’t know it itself is where
It stays, it’s tracing there

Traces are there, traces everywhere
I don’t know it itself is where
It stays, it’s tracing there

It stays, it’s waiting there

Note: The English translation of the lyrics of a 2009 song that we had rehearsed with Sakareller but never performed for an audience. It was a bit too folksy. Uğur had been threading it with human noise but then he left.

5 Yorum

Filed under şey

İkinci Varış — William Butler Yeats

Açılan girdapta dönüp dönerken
Duyamaz çevik atmaca sahibini;
Ayrı düşer parçalar; merkez tutulamaz;
Katıksız anarşi başıboş kalır dünyada,
Kanlanmış akıntı salınır, ve her yerde
Boğulur masumiyetin kutlanması;
En iyiler tüm kanılardan yoksun, en kötüler
Tutkulu bir yeğinlikle dolar. Okumaya devam et

4 Yorum

Filed under çeviri, şiir

O benim kardeşimdi — Simon & Garfunkel

O benim kardeşimdi
Beş yaş büyüktü benden
O benim kardeşimdi
Yirmiüç yaşındaydı öldüğü gün

Özgürlük süvarisi
Sövdüler kardeşime bakarak
“Evine git, yabancı
Bu şehir sana mezar olacak”

Diz çökmüş şarkı söylerken
Öfkeli güruh peşinden geldi
Vurup öldürdüler kardeşimi
Çünkü o haksızlıktan nefret ederdi

O benim kardeşimdi
Gözyaşları geri getirmez onu bana
O, benim kardeşimdi
Ve o kardeşleri özgür olabilsin diye öldü
O kardeşleri özgür olabilsin diye öldü

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri, şarkı

Ayar yürüyüşü

Faydacı yaklaşımla yazı okunmayıp doğrudan son paragraflara atlanabilir.

Başınızın ağrıması mutsuz, stresli olduğunuzu ya da “hayatınızın” iyi gitmediğini göstermez. Demin gördüğünüz bir şeyden inanılmaz etkilenip huşuya kapıldığınızı, ona yapışıp kalmanızın artık bir zaruret olduğunu da göstermez. “Başınıza gelen” şey her neyse ona katlanamadığınızı ve derhal “hayatınızdan” çıkarmak zorunda olduğunuzu da göstermez. Artık mutlaka “doktor”a gidip ilaç almaya ihtiyacınız olduğunu, beyinde hicrelerin birbirini yiyip damar damar üstüne bindiğini de göstermez. Böylesi bir cehalet karşısında okuyup “hoca” olmak suretiyle halkı aydınlatma vazifesiyle yüklendiğinizi de göstermez.

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under şey

Çevirenin önsözü — Işık Barış Fidaner

İlk yayınladığım çeviri derlemesine yazdığım önsözün güncel versiyonudur.

Bu e-kitap yersizseyler.wordpress.com’da yayınlanmış dört McKenzie Wark çevirisinden oluşuyor. Çevrilecek makale seçimi, çeviri yaparkenki sözcük seçimine benzer. Sözcüklerin dilleri dikişleyecek olması gibi, çevrilen yazarın ismi de diller arasında bir köprü olacaktır.

Bu çeviriler, yabancı bir kaynağın Türkçe konuşan insanlara ulaştırılmasından ziyade, İngilizce tasavvurumuzla Türkçe tasavvurumuz arasında kanallar açma çabasıdır. Yabancılık konuşulan dilin yabancı dil ya da anadil olmasında değil, bu dillerin birbirlerine çevrilmeyi reddetmelerinde, birbirlerini susturmalarında, dışarmalarındadır. Ama konuşmayı susturan, sözü dışaran şey, aynı zamanda konuşmayı gerektiren şeydir, tasavvur ettiren şeydir, dildeki anlamın kendisidir.

Demek ki çeviride karşılaşılan zorluk, psikanalizdeki belirti [symptom] gibidir: hem direnç gösterir, hem de bu direnç yardımıyla gidilecek yöne doğru iter. Biri yokken bir diğerinin konuşması gibi, ya da biri konuşurken bir diğerinin beklemesi gibi; bir dildeki sessizliğe başka bir dilde ifade vermek, hatta ona el koymak, ve bunun gibi, bir dilin döküldüğü çukurdan başka bir dilde kaçmak ve geri çekilmek mümkündür.

Bu el koyma ve bu geri çekilme, içine düştüğümüz oyunlara kapılıp gitmeyeceksek, bu oyunlar artık geçmiş olacaksa, onun yerine kendi çizdiğimiz büyülü çemberler geçerli olacaksa, mümkün olmanın yanısıra zorunludur da.

İyi günler.

Okumaya devam et

2 Yorum

Filed under şey

Led Zeppelin’i mahkemeye götüren merdiven

Joe O’Connell — 20 Haziran 2016 — northeastern.edu

zeppelin1400-740x493

Robert Plant ve Jimmy Page “Cennete Giden Merdiven”in itibar edilen yazarlarıdır. Fotoğraf: Jim Summaria/from Wikimedia Commons

İngiliz rock grubu Led Zeppelin’in yaşayan üç üyesi son birkaç günü sahne performansı yapmakla değil, Los Angeles’taki bir mahkeme duruşmasına katılarak geçirdiler.

Çünkü solist Robert Plant ve gitarist Jimmy Page 1971’de patlayan “Cennete Giden Merdiven” [Stairway to Heaven] şarkısının enstrümantal kompozisyonunu Randy Wolfe’tan çalmakla suçlanıyor. Spirit grubunun Randy California adıyla da bilinen gitaristi, “Boğa” [Taurus] şarkısında benzer bir kompoziyon yapmış.

Wolfe 1997’de öldü ve onun itimat temsilcileri bu davayı açtı. Led Zeppelin’in üç üyesi de Salı günü devam eden davada ifade verdiler.

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri, görüşme, şarkı

Cinsel ilişkinin yokluğu ve iki evrensel — Jacques Lacan

Gelin biz gene bu yanıt işlevini bir apologla örnekleyelim, psikologun bize sağladığı bağıran bir logla örnekleyelim, çünkü can bağırır, hatta, petit (a) telaffuzu ile, b(a)ğırır [1].

Sorun şu ki psikolog, kendi sahasını ancak teolojiyle destekleyebildiğinden, psişik olanın normal olmasını ister, sonuçta onu baskılayacak şeyler geliştirir.

Özellikle de Innenwelt ve Umwelt, böylece insanın hiç çıkmadığı labirenti yapan voltacı-insana [homme-volte] dikkatini vermekle daha iyi edecektir.

Uyaran-yanıt çifti ona bu icatlarını itiraf ettirir. Yanıt bireyin kendini canlı tutmasını sağlayan şeydir, ne güzel, ama bunun çabucak ve kötü bitmesiyle beliren soruyu, hayatla bireyin tekrar-üremesi çözer, dolayısıyla soru da tekrar-üremiş olur, yani bu durumda tekrar-LAN!-mış olur. [2]

Bilinçdışında keşfedilen şey aslında budur, sonradan bunun bir yanıt olduğu anlaşılır, ama uyaran olmasından dolayı.

Gene bu yüzden, ne olursa olsun, psikolog voltacı-insanın tekrarlamasına geri döner, bunun da bilinçdışında üretildiğini biliriz.

Hayat kuşkusuz ürer, niye ve nasıl Allah bilir. Yanıttan gelen şeyse olsa olsa bir soru olur, hayatın üremesini destekleyen bir ilişki barındırmaz.

Bilinçdışından gelen şu formül hariç: “İnsan nasıl ürer?”

— “Sorunun üremesiyle” diye yanıtlanır. Ya da “seni konuşturmak için” denir, ya da bilinçdışında dışarılmış olur.

İşte buradan iki tane evrensel elde etmemiz gerekir, (“lar” olup kendi oluşlarına inanan) konuşmacıları birbirinden ayırmaya yetecek tutarlılıkta iki tane bütün, eş-adımlarla ulaşırken ayakları fazla birbirine dolanmayacak iki tane yarım-benlik [3] elde etmemiz gerekir.

(L’Étourdit, EN: C. Gallagher)

[1] ç.n. Fransızcadaki sözcüğün “köşeye sıkışmak” “havlamak” gibi anlamları var.

[2] ç.n. Fransızcadaki ré-pète, İngilizcede re-fart yani tekrar-osurmak anlamına geliyor.

[3] ç.n. Fransızcadaki moitiés: “yarımlar” demek ama hemen sonraki cümlede “moi” (ben) ile ilişkilendirilecek.

4 Yorum

Filed under çeviri

İSTANBULDA DİSKOTEK: ATLATMA TAKTİKLERİNİ PAYLAŞMAK

İki yıl önce “atlatma taktikleri” üstüne parti yapılmış. Ne güzel.

“Çiğnenen ifade özgürlüklerinin çevresinden dolaşma stratejileri üzerine bölge-aşırı ağlaşmalar” değilse bile atlatma taktikleri bugün gene lazım, esas bugün lazım.

Kaynak: Yeni Medya

~~~

IBF translate from webwewant.org

eylence

Küresel İnternet Yönetişim Forumu‘nun (IGF) arifesi 1 Eylül 2014 günü, İlerici İletişim Derneği (Association for Progressive Communications – APC), Taktik Teknoloji Kolektifi (Tactical Tech) ve Dünya Çapında Ağ Vakfı (Web Foundation), Bizim İstediğimiz Ağ (Web We Want) inisiyatifimiz aracılığıyla, sansür ve atlatma üzerine, internet haklarının sorun ve çözümleri üzerine bir akran-öğrenimi faaliyetine evsahipliği yapıyor.

Okumaya devam et

1 Yorum

Filed under çeviri

Dumanlı Dağlara Hop — Led Zeppelin

Parkta yürürken daha geçen gün, bebek
Bir de ne, bir de ne göreyim?
Kalabalık insanlar çimende oturmuş saçlarında çiçeklerle dediler ki
“Hey, koçum, kazanım elde etmek ister misin?”
Ve bilirsin işte nasıl olduğunu
Gerçekten bilmiyorum o an saat kaçtı
Ben de biraz kalsam mı dedim sizinle

Fark etmedim ama hava çok kararmıştı ve benim gerçekten
Gerçekten benim aklım gitmiş
Tam o anda bir polis karşıma çıktı ve bizi sorup dedi ki
“Lütfen beyler şimdi herkes tek sıra olsun
Tek sıra olsun”
Bilirsin işte, çaylarını içip eğlenelim istediler
Dedi ki arkadaşları da uğrayacakmış

Neden kendine iyice bakıp ne gördüğünü bana tarif etmiyorsun
Ve bebek, bebek, bebek, bu sence iyi mi?
Orada oturursun, yedekte oturursun rafta paslanan kitap gibi
Mücadeleye kalkışmadan
Gelip gelmemeleri aslında umurunda değildir
Ya biliyorum işte bu da böyle bir kafa

Bugün eğer sokaklarda dolaşırsan bebek, gözünü açıp
Gözünü açık tutsan iyi edersin
Çünkü halkımız aslında umursamaz, aslında umursamaz, umursamaz, aslında
Baskının ne, ne taraftan geldiğini
Ben de şimdi ne yapacağıma karar verdim
Çantamı topladım Dumanlı Dağlara gideceğim
Ruhlar şimdi oraya gider
Tepelerin üstünde ruhlar uçuşurlar
Gerçekten bilmiyorum

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri, şarkı

Kara Kuğu — Thom Yorke

Yamuk büyüyen şeyleri düzeltemezsin
Ödemen gereken bedel bu işte
Kendine iyilik et ve çantanı topla
Biletini al ve atla trene
Biletini al ve atla trene

Çünkü burası bombok, bombok
Çünkü burası bombok, bombok

Ezilir insanlar bisküvi kırıntısı gibi
Ve ziftin içine yatırılır
Herkesi memnun etmek için elinden geleni yaptın
Ama öyle olmuyor işte
Hayır öyle olmuyor işte

Ve burası bombok, bombok
Ve burası bombok, bombok
O senin kör noktan, kör noktan
Apaçık olmalıydı ama değil
Ama değil, ama değil

Ölmüş atı teşvik edemezsin
Haç çıkar ve uzaklaş sadece
Gelecekte olacaklar umurumda değil
Çünkü benim işim bugün ve burada
Parmaklarınla dokunabilirsin bana

Ben senin kara kuğunum, kara kuğun
Ama en tepeye çıktım, en tepeye çıktım
Burası bombok, bombok

Bombok olursun, bombok
Burası bombok, bombok

Kendi kara kuğun ol, kara kuğun
Yedek parça al benden, kırılmış

Okumaya devam et

3 Yorum

Filed under çeviri, şarkı