Öncelikle neden tanrı ve doğadan bahsedelim ve niye onları yeniden tanımlayalım? Žižek ve diğer kaynaklardan bildiğimiz gibi ne tanrı ne de doğa vardır, farklı nedenlerle ve farklı şekillerde de olsa. Žižek’e göre Hristiyanlıkta tanrının kendisi kendi yokluğuna tanık olup bir ateist olur. Tanrı gibi doğa da varolmaz, ama daha radikal bir anlamda (kendi yokluğuna tanık bile olmaz). Tanrı ve doğanın ortak özelliği bazen bir büyük Öteki figürü işlevi görmeleridir, yani imleyenler olarak bilinçdışında etkide bulunsalar da tutarlı bir anlamda gerçekten varolmazlar. Peki “tanrı” ve “doğa” böyleyse, birer imleyen ise, neden onları imleyenler olarak yeniden tanımlamayalım? Buradaki derdim “tanrı” ve “doğa”yı dairesel olarak birbirlerine atıfla yeniden tanımlamaktır, öyle ki herhangi biri büyük Öteki rolü üstlenmeden anlam taşıyabilsinler.
Monthly Archives: Ağustos 2019
Transgender dogma naif ve Freud’la uyumsuzdur — Slavoj Žižek
30 Mayıs 2019
Türkçesi: Işık Barış Fidaner, Serap Güneş
LGBT+ partizanları psikanalize eski moda deyip geçmeyi sevseler de, birçoğu temel Freudcu içgörülerin süregiden bastırılmasına tamamen katılırlar.* Psikanalizin bize öğrettiği bir şey varsa o da insan cinselliğinin içkin olarak sapkın olduğudur, sadomazoşist dönüşler ve iktidar oyunlarıyla sarılı olduğudur, orada hazzın acı ile ayrılmazca bağlandığıdır. Birçok LGBT+ ideologunda bulduğumuz fikir bu içgörünün tam tersidir, buna göre cinsellik ataerkil ya da ikici baskı ile bozulmazsa, hakikî benliklerimizin sahici ifadesinin mutlu bir alanına döner.