Muhtaçlaşma ve Arzu: Politik Muhalefet ve Siyasi Muhalefet — Işık Barış Fidaner

Žižek’e göre bir ülkede devrimci durum oluşabilmesi veya en azından politik muhalefetin etkili olabilmesi için muktedirin halka uyguladığı siyasi baskının bir ölçüde frenlenmesi şarttır:

devrimlerin patlak vermesi zulüm zirve yaptığında değil, “uygun” veya “makul” bir düzeye indiği zaman olur, bu azalma baskıları kabul edilir kılan haleyi dağıtır. (Hiçten Az)

İktidarın zulmüne “siyaset” terimi, muhalefetin mücadelesine “politika” terimi uygun düşer, çünkü etimolojik olarak “siyaset” seyislik yani at veya eşek bakıcılığı kavramı ile akrabadır, “politika” ise yurttaşlık ve hemşehrilik kavramlarıyla akrabadır [1].

“Baskıları kabul edilir kılan hale” küçük bir grubun ülkenin geri kalanı üzerinde kurduğu siyasi egemenliktir. Siyasi egemenlik, yurttaşlık haklarıyla ilgilenen politik hegemonyadan farklı olarak, insanların sırtına ne kadar yük bindirmişse, insanı ne kadar aşağılamışsa, ne kadar kula kulluk ettirmişse o kadar başarılı olmuştur.

Buna göre iki tarz muhalefet ayırt edilmelidir: Politik muhalefetin derdi yurttaşların elini güçlendirecek bir hegemonya etkisi yaratmaktır, siyasi muhalefetin derdi ise vatandaşın sırtına kendi yükünü bindirmektir, bunun için kendi egemenlik sırasının gelmesini bekler. Dolayısıyla zulmün frenlenmesi ve “hale”nin dağıtılması politik muhalefetin yararınadır ama siyasi muhalefetin zararınadır.

Siyasi egemenliği meşru kılan “hale”yi oluşturan temel strateji, muhtaçlaştırmadır, yani arzuları ihtiyaçlara ezdirerek iflas ettirmektir. Muhtaç özne bitkin olur, başını kaldıramaz ve etkili talepler öne süremez. Bu değişikliği Lacan’ın arzu denklemi ile gösterelim; arzu, talepten ihtiyacı eksiltince geride kalandır [2]:

Arzu = Talep – İhtiyaç

İhtiyaç makul bir seviyede kaldığı zaman insanların talepleri ihtiyacın ötesine geçebilir ve arzuları dile getirebilir. Başka bir ifadeyle: Mevcut dünyadan hemen talep edilen şeyler (ihtiyaçlar) makul bir seviyede kaldığı zaman insanların talepleri mevcut dünyanın ötesine uzanabilir ve daha farklı bir dünya talep edebilir (arzuyu dile getirebilir):

Dünya Talebi = Talep – Dünyadan Talep

Muhtaçlaşma durumunda ise ihtiyaç talebi aşar ve arzu iflas eder yani eksilere düşer:

İhtiyaç > Talep    ⇒    Arzu < 0

Bu değişikliği bir de grafiklerle gösterelim. Muhtaç olmayan öznede ihtiyaç talebi aşmaz ve arzu pozitiftir, bu durum öznenin (en azından nispeten) bağımsız ve özgür olduğuna delalet eder:

ozne1

Muhtaç öznede ise talep kapasitesi sınırlı kaldığı halde ihtiyaç aşırı yükseldiği için arzu negatif olur, bu durum hem özneyi depresyona sokar hem de onun siyasi egemen karşısında bağımlılaştığına ve yurttaşlık haklarını yitirdiğine delalet eder. Muhtaçlaşma hali Stockholm sendromuna veya madde bağımlılığına benzeyen bir esaret halidir:

ozne2

Politik muhalefet siyasi muhalefetten farklıdır çünkü:
1) Yurttaşlık haklarının muhtaçlaştırma ile yok edilmesini dert edinir.
2) Yurttaşların talep kapasitesinin arttırılmasını dert edinir.
3) Yurttaşların ihtiyaç seviyesinin azaltılmasını dert edinir.
4) Ama en önemlisi: Yurttaşların arzularının yeniden pozitif olmasını dert edinir.

Işık Barış Fidaner doktoralı (Boğaziçi Üniversitesi) bir bilgisayar bilimcidir. Yersiz Şeyler‘in Admini, Žižekian Analysis’in Editörü, Görce Yazıları‘nın Küratörüdür. Twitter: @BarisFidaner

Notlar:

[1] Bkz “Siyaset ve Politika: At ile Eşeğin İmkansız Hemşehriliği”

[2] Bkz “Dünya Talebi ve Dünyadan Talep”

7 Yorum

Filed under şey