Sanat eserinin afrası (aura) — Walter Benjamin

Mekanik yinelendirme çağında solup giden şey sanat eserinin afrasıdır (aura)…

Doğal nesnenin afrasını, o nesne size ne kadar yakın olsa da aranızda kalan eşsiz bir mesafe fenomeni olarak tanımlarız. Diyelim ki bir yaz günü dinlenirken ufuktaki sıradağları veya sizi gölgeleyen ağacın dalını gözden geçiriyorsanız, o dağın veya o dalın afrasını hissedersiniz.

Bu örnek afranın çağımızda bozunuyor olmasının toplumsal temellerini kavramayı kolaylaştırır. Bu bozunum iki koşula bağlıdır ve bunların ikisi de çağdaş yaşamda kitlelerin artan önemiyle ilgilidir.

Çağdaş kitlelerin şeyleri uzamsal ve insani olarak “yakınlaştırma” [zoom] arzuları, her gerçekliğin yinelendirilmesini [kaydedilip yayınlanmasını] kabullenerek eşsizliğini alt etmeye yönelik azimleri ile yarışır.

Nesneyi suretiyle yinelendirip çok yakına getirerek ele geçirme itkisi her gün daha da güçlenmektedir. Resimli dergilerde ve belgesellerde sunulan yinelendirmeler her seferinde çıplak gözün gördüğü imgeden farklı olur. İkincide görülenler eşsizlik ve kalıcılığa bağlanırken, birincide görülenler geçicilik ve yinelenirliğe bağlanır.

Nesneyi kabuğundan kopartıp afrasını imha edenlerin algıları “şeylerin evrensel eşitliğine” o kadar “duyarlıdır” ki en eşsiz nesneyi bile yinelendirmeye uğratıp bu duyarı ondan çekip alacaktır…

Filmde önemli olan oyuncunun kamera karşısında seyirciye kendisini temsil etmesidir, bir başkasını temsil etmesi değil…

Filmin etkisi olarak ilk defa insan bütün canlı kişiliğiyle işlev görmelidir ama afrası alınmış olarak. Zira afrası onun mevcut oluşuna bağlıdır; afranın sureti çıkarılamaz. Tiyatro sahnesinde Macbeth’ten yayılan afrayı seyirciler oyuncununkinden ayıramazlar. Ama stüdyodaki çekimin tekilliğinde kamera seyirciyi ikame etmiştir. Bu yüzden oyuncuyu sarmalayan afra yok olur, böylece canlandırdığı karakterin afrası da kaybedilir.

Filmde oyuncunun afrası solduğu ölçüde stüdyo dışında suni bir “kişilik” oluşur. Film yıldızı kültü, film sektöründe dökülen parayla, kişinin eşsiz afrasını değil “büyüleyici kişiliğini” muhafaza eder, bu da bir metanın sahte büyüsüdür.

Mekanik Yinelendirme Çağında Sanat Eserinin Afrası’ndan, 1935

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

Bkz “Büyükolizm: Baştan alalım ama bu kez daha duygulu olsun”, “Sütur ve Südur”, “Lacancı Özne: Kök Salma ve Uzanım: Sütur ve Südur”, “Hançerli Psykhe ve solgu (aphanisis)” Jacques Lacan

4 Yorum

Filed under çeviri