Lola’nın üç canı — Slavoj Žižek

Tom Tykwer’ın Koş Lola Koş (1998) filmi bir anlamda Krzysztof Kieślowski’nin Kör Talih (1987) filminin postmodern ve coşkulu bir yinelenişidir. Berlin’li punk kız Lola (Franka Potente) erkek arkadaşını öldürülmekten kurtarmak için öyle ya da böyle yirmi dakikada yüzbin Alman markı bulmak zorundadır; devamında üç alternatif netice sahnelenir:
1) Lola öldürülür.
2) Erkek arkadaşı öldürülür.
3) Lola işi becerir, erkek arkadaşı kayıp parayı bulur ve ikisi beraber yüz bin Alman markı kazançla mutlu son.
Ayrıca bir dizi işarete bakılırsa hem Lola hem de diğer insanlar önceki versiyonları sanki gizemli bir yolla hatırlıyor gibidirler.

Lola adrenalin dolu coşkulu hızı ve canlandıran enerjisi bakımından Kör Talih‘in tam tersi olsa da, iki film aynı formel matrise dayanır: İki film de sanki yalnızca üçüncü hikaye “gerçek”miş de öznenin bu “gerçek” neticeye ulaşmak için ödemesi gereken düşlemsel bedeller diğer iki hikayede sahneleniyormuş gibi yorumlanabilir.

Lola‘nın ilginç yanı tonalitesidir: Sadece hızlı ritmi, makineli tüfek gibi montajları, anlık kare kullanımı, kahramanın taşkın nabız atışları ve diriliği değil, daha da önemlisi bu görsel unsurların film müziğine gömülüş tarzıdır – sürekli kesintisiz tekno-müzikli akustik ritm Lola’nın –ve dolayısıyla biz seyircilerin– kalp atışını sahneler.

Filmin görsel ihtişamı göz kamaştırsa da unutmayalım ki o görüntüler bu müzikal akustiğe (hiç durmayan bu coşkulu ve zorlantılı ritme) tabi kılınmıştır – bu ritmi patlatabilen tek şey taşkın bir diriliktir, o da üç versiyonun her birinde Lola’nın yinelediği ketlenmemiş çığlığıdır.

İşte bu yüzden Lola gibi bir film ancak MTV kültürünü içeren bir dünyada öne çıkabilirdi. Burada Fredric Jameson’ın Hemingway’in tarzı bağlamında önerdiği tersyüzün aynısı yapılmalıdır: Lola‘nın formel özelliklerinin anlatıyı isabetle dışavurduğu söylenemez; aksine filmdeki anlatı zaten bu tarzı uygulayabilmek için icat edilmiştir.

Filmde ilk söylenenler (“oyun doksan dakika sürer, geri kalan herşey teoriden ibarettir”) bilgisayar oyunlarını anımsatır: Bilgisayar oyunlarında hep üç can olması gibi Lola’ya da üç can verilmiştir. Böylece “gerçek hayat” kurgusal bir bilgisayar oyunu kılığında sahnelenmiş olur.

Burada Lola‘nın aşağı kültür olduğunu ve Kieślowski’nin Kör Talih‘inin yüksek kültür olduğunu iddia etme ayartısına direnmeliyiz: Tykwer’in bilgisayar oyunu tekno-rock MTV evreninin karşısında Kieślowski’nin düşünceli varoluşçu duruşu varmış gibi yapamayız.

Bir anlamda sahiden böyle de olsa, hatta bu durum besbelli de olsa, çok daha önemli bir şey var:

Anlatısal alternatif burguların temel matrisine Lola çok daha iyi isabet eder: Sonuçta acemi ve yapmacık görünen Kör Talih olur, bu film sanki kendi hikayesini isabetsiz bir biçime sokarak anlatmaya gayret eder gibidir, Lola‘nın biçimi ise anlattığı içeriğe kusursuzca uyar.

Gerçek Gözyaşı Korkusu’ndan

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

Bkz “Koşu Bir” Tom Tykwer, Entropi (özel sayfa), “Alın Teri, Ecel Teri, His-teri”, “Bitirmek başlandırmaktır: Spor olsun diye yaşama egzersizleri veya saadet zincirinin prangasını sökmek”

5 Yorum

Filed under çeviri