Aşkınsal Nesne: Düşünşey — Slavoj Žižek

“Gerçekliğe ait” nesnenin temsilinde duyu çokluğu sentezlenirken boş bir fazlalık imlenir. Bu fazlalık, algılanan fenomenal duyumların bilinmez temeli olan X’in kondurulmasıdır. Findlay’in isabetli formülüne bakalım:

Görünüşler hep bir Aşkınsal Nesne’ye –X’e– atıf yapar, hakkında hiçbirşey bilmesek de o X yine de düşünen özbilincin bileştirici sentez eylemlerinin nesnel eşleniğidir. Böyle kavranırsa Aşkınsal Nesne bir Numen veya Düşünşey (Gedankending) sayılabilir. Gerçi Düşünşey’e bu tarzda atıf yaparsanız kategorilere başvurmuş olmazsınız, önünüze gerçekte hiçbir nesnel şey koymayan boş bir sentez jesti yapmış olursunuz. (Kant ve Aşkınsal Nesne)

Yani Aşkınsal Nesne Kendinde-Şey’in (Ding-an-Sich) tam tersidir: Her türlü “nesnel” içerikten muaf olmak anlamında “boş”tur. Onun kavramına varmak için duyulur nesneyi bütün duyulur içeriklerden soyutlamanız gerekir, Şey (Ding) adına nesneden özneye tesir eden bütün duyumlardan soyutlamanız gerekir. Geride kalan boş X, öznenin otonom-spontan sentez faaliyetinin saf nesnel eşleniği/etkisidir. Paradoksal bir ifadeyle: Aşkınsal Nesne “kendinde”liğin özneye göre olan kısmıdır, öznenin kondurduğu kısmıdır; belirsiz bir X’in sadece “kondurulması”dır.

Şeye pozitif hiçbirşey eklemeyen, hiçbir yeni duyulur özellik eklemeyen, ama yine de boş bir jest olma melekesiyle o şeyi teşkil eden, onu nesne yapan bu “boş sentez jesti”, simgeleme eyleminin en temel biçimidir, onun sıfır-zeminidir. Findlay kitabının ilk sayfasında belirtir: Aşkınsal Nesne “Kant’a göre duyuların algıladığı ve yargılayıp bilebildiğimiz nesnelerden farklı değildir… sadece bu aynı duyulur nesnelerin görünmeyen dahili kimi özellikleri bakımından kavranmasıdır, ki bu bakımlardan yargılanabilir yahut bilinebilir değildir.”

İşte bu X, duyulur özellikler dizisine kendini ekleyen bu temsil edilemez fazlalık, tam olarak Düşünşey’dir (Gedankending): Nesnenin birliğinin kendi içinde bulunmayıp öznenin sentez faaliyeti sonucunda kurulduğuna şahitlik eder.

Negatifle Oyalanmak’tan

Türkçesi: Işık Barış Fidaner

Daire kareden üçgene bakar: pencere, sayfa, perde, ekran, ayna, çerçeve.

— Üçgen: Sonlu sayıda köşe
— Dörtgen: “Daha fazla” köşe
— Daire: Sonsuz sayıda köşe

Bkz “Doğa ve Fikir: Üçgen ve Daire”, “There is a village in the distance” Ahmet Kutsi Tecer

aşkını sal! neyse ne! şu düşündüğün şeye bak!

Ge-danke!-nding: thank-of-thought

5 Yorum

Filed under çeviri