Düşmüş Meleği Yeniden Ayağa Kaldırmak — Işık Barış Fidaner

Melekler kural olarak Cennet’e aittir ama meleklerden özel bir tanesi Cehennem’e aittir. Malik adlı bu melek, meleklerle ilgili genel kuralı hem bozan hem de temellendiren istisna noktasını oluşturur.

Melek ve malik kelimeleri şeklen birbirine benzemesine rağmen iki ayrı etimolojik kaynaktan gelmiştir: Melek İbranice “elçi” anlamına gelir, malik ise Arapça “sahip” anlamına gelir. Bu kavramları iki temel dil mekanizmasıyla eşleştirelim [1]:

Melek (Cennet) ~ Sahiliğe elçilik eden mecaz-ı mürsel (metonimi)
Malik (Cehennem) ~ Hakikate sahip çıkan mecaz (metafor)

Cennet’in ruhta oynadığı “meleksi” rol arzunun metonimik dinamizmidir; yani onun temel işlevi insanı tatmin edip ihtiyaçlarını doyurmak değildir, aksine arzunun önünü açan umutların yinelendiği ve yenilendiği bir Gökyüzü (Heaven) olmaktır, yani bir ufuk olup açılmaktır. Arzu ve umuda can veren metonimik-meleksi anlam sürekli akış halindedir, ele avuca gelmez, yani o sahidir.

Sahiliğe sahip çıkmanın tek yolu, anlamın aktığı yola bir baraj koyup onu bir hakikat şeklinde ele geçirmektir, yani bir metaforla anlamını sabitlemektir, onu bir bilgiye tercüme etmektir; başka bir deyişle, anlamı adeta bir elma gibi ağaçtan (metonimik akıştan) koparıp yemektir.

Fakat tam da bu metafor eylemi Cennet’ten kovulmaya yol açar ve Cehennem’in kapısını aralar. Meleksi akış kesildiği anda Malik’le burun buruna geliriz: O an sahilik feda edilmiş ve sahiplik teşkil edilmiştir [2].

Sahi-sahip farkı çiçek-meyve farkına benzer: Çiçek ağacın canıdır, onun metonimik-meleksi dinamizmini devam ettiren sahi bir elçidir, meyve ise insanların sahip olabildikleri ve yiyebildikleri bir üründür, çıktıdır, sonuçtur; insan meyvenin maliki olur, meyve yiyebilmek insanın melekesi olur (meleke Arapça “sahip olunan” anlamına gelir). Çiçeğin sahiliğini feda ederek meyve sahipliği oluşur.

Nasıl ki çiçeksiz meyve ağacı olmazsa:
1) Sahilik olmadan sahiplik olmaz.
2) Melek olmadan malik veya meleke olmaz.
3) Mecaz-ı mürsel olmadan mecaz olmaz [3].
4) Akarsu olmayan yere baraj konamaz.
5) Cennet yoksa Cehennem de yoktur.
Ama bu ilişkinin bir de karşıt yönü var.

Meyvenin varoluş amacı adeta insanları doyurmakmış gibi görünür ama onun asıl işlevi ağacı çoğaltan çiçeklerin tohumlarını saklayarak taşımaktır. Buna göre:
1) Her mecaz destek aldığı mecaz-ı mürsellerin tohumlarını saklayarak taşır.
2) Her sahiplik destek aldığı sahiliklerin tohumlarını (sanallık aracılığıyla) saklayarak taşır.
3) Her malik ve meleke destek aldığı meleklerin tohumlarını saklayarak taşır.
4) Cehennem Cennet’in tohumlarını saklayarak taşır.

O halde “düşmüş melek” (fallen angel, Cennet’ten kovulmuş melek) Cennet’in tohumlarını (aynı bir meyve gibi) saklayarak taşıyan melek anlamına gelir. Her malik ve meleke sahibi bu anlamda düşmüş bir meleğe benzer. Düşmüş meleği yeniden ayağa kaldırmanın yolu, sahilik akışını keserek sahip çıkılmış hakikati yeniden serbest bırakmak ve onu kaynaklandığı sahilik akışına geri vermektir.

Işık Barış Fidaner doktoralı (Boğaziçi Üniversitesi) bir bilgisayar bilimcidir. Yersiz Şeyler‘in Admini, Žižekian Analysis’in Editörü, Görce Yazıları‘nın Küratörüdür. Twitter: @BarisFidaner

Notlar:

[1] Bkz “Mecaz Hakikatin Köprüsüdür, Mecaz-ı Mürsel Sahiliğin Elçisidir”

[2] Bkz “Sahiplik Sahiliğin Sanallığa Fedasıdır”

[3] Bkz “Anlam-tanesi ile anlam-adımı”

11 Yorum

Filed under Şey